Şarkıyı dinleyerek okuyun lütfen Stratovarius- Black Diamond
İyi okumalar ^-^ Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın ^-^
14 Ocak 2018
Sürtünme bazen azalıyor bazense kıvılcım çıkartacak kadar şiddetleniyordu. Yağmuru getiren bir bulut gibi, gözlerinin önüne bir şey çökmüştü. Tanımı olmayan bir şeydi bu.
Sürtünmenin azaldığı bir anda, başını geriye atıp onu havada tutan adamların siyah siluetini gördü. Kollarından sıkı sıkı, neredeyse tüm vücudunu havada tutuyorlardı ama ayakları yerdeydi.
Yumuşak bir halı sonra sert ve soğuk bir mermer sonra sıcak ama sert bir yer ve sonra yine bir halı. Ve sürüp giden bir yumuşaklık...
Sonra topuklarını yere çarptı. Beş altı kere... Halıyla kaplı beş altı basamak...
Düşüşü hissetti. Şiddetli. Halının yumuşaklığı nereye gitmişti? Gözlerinin önündeki bulutun, içinde çakan bir şimşek...
" Ama yerdeyken olmaz ki! Lütfen onu saygın biri gibi sandalyeye oturtun."
Adamlar üzerine doğru gelince Hope ellerini havaya kaldırdı. Az önce sadece ayaklarını hissederken şimdi yanağına bulaşmış salyayı bile hissediyordu. Ona öyle güçlü bir şey vermişlerdi ki, ağzının hâkimiyetini dahi kaybetmişti.
Korumalardan biri kucak isteyen bir bebek gibi kollarını ona uzatan çocuğu yakasından tutup havaya kaldırdı. Adam onu bıraktığında altındaki sandalyeye oturdu. Başı dizlerine kapanmıştı. Et yığını gibiyim, diye geçirdi içinden.
" Ölüm geldiğinde, herkes bir et yığınına dönüşür, Hoseok." Belli ki kontrol edemediği ağzı kelimeleri de salya döker gibi dökmüştü, o fark etmeden.
Plastik deriye çarpınca çıkan minik ses, ona odada çıkan diğer her ses gibi ürkütücü derecede şiddetli ulaşıyordu. Sanki kulaklarının algılayışı on katına çıkmış gibiydi.
" Seninki daha gelmedi."
Derisinin altına kadar inen bir iğne etinden çıktığında kalbi patlayacak gibi hissetti. Derin bir nefes alırken belden yukarısının kalktığını...
Şimdi sırtını metal sandalyeye yaslamış, kalbinin durulmasını bekliyordu. Başkan diğer eldiveni de eline takarken plastik, ete çarptı ama şimdi çıkan ses, hiçbir şey ifade etmiyordu.
" Önce konuşalım." Adam üç metre ilerisinde ayakta duruyordu. Sol tarafındaysa tüm kırmızı koltukları dolduran bir insan sürüsü vardı. " Sonra gösteriye geçelim."
" Jungkook nerde?"
Başkan ayıplar gibi başını salladı ve dilini damağına vurup bir ses çıkardı. " O sorman gereken son kişi."
Hope adamın zevk alan gözlerine baktı. " Sizin senaryonuza göre..."
Adam gülümseyerek çocuğa yaklaştı ve sandalyenin önüne çömeldi. Ellerini çocuğun dizlerine koymuş ondan destek alıyordu. " Başka kimin olacaktı?"
Hope gülümsedi. Belli belirsiz, hemen silinen bir gülümseme... " O zaman senaryonun devamında nasıl davranmam gerektiğini de söyleyin."
Başkan yüzünü buruşturup başını iki yana salladı. " Söyleyeyim ki aksini yap... Hayır." Kaşlarını çattı. Çocuğun gözlerine değil gömleğinin kıvrımlarına bakıyordu. Terden ve salyadan sırılsıklam olmuş üstten dört düğmesi açık, ütüsüz, çizgili, yeşil bir gömlek. " Herkes dışarı çıksın. Sanırım eğlencemi sabote edememen için yalnız olmamız gerek." Başını sallayarak kendini onayladı ve gür bir sesle " Herkes dışarı!" diye bağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TONY MONTANA
FanfictionSatranç tahtasında yalnız bir şah... Aslında hayatta herkes bir hikayenin yan rolü... Hatta bazıları her yerde satır arası olmaya mahkum. Geçmiş peşini bırakmazsa onu gözlerinin önüne sermen ve yüzleşmen gerekir. Kardeşlerini, kardeş bildiklerini ko...