İyi Okumalar... Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın... ^-^
18 Aralık 2017
Başı çatlayacakmış gibi ağrıyordu, uyanmıştı. Acı tarafından uyandırılmıştı. Gözlerini kısıp beklemediği şekilde aydınlık olan odada gezdirdi gözlerini.
Yatak odasında değildi. Başını biraz daha yana çevirince karşı kanepede oturan Hobie'yi gördü, başını geriye atmış uyukluyordu. Kanepenin diğer ucunda Taehyung oturuyordu. Çocuk ayaklarını onun yattığı kanepeye uzatmıştı. Sağ omzunun üzerinde vızıldayan sineği, somurtarak dinliyordu.
Hobie'nin arkasında bir hareketlenme olduğunu fark etti. Bakmak için yavaşça doğrulunca Tae gözlerinin içine baktı ve bacaklarını topladı.
Kanepenin arkasındaki masada arkası onlara dönük bir şekilde oturan Jin Hyung karşısında oturan uzun saçlı kızla fısıldayarak konuşuyordu. Kookie de Jin Hyung'un başında, kollarını kavuşturmuş dikiliyordu.
Kookie'nin sırtını görür görmez içini bir telaş kapladı. Konuştukları kız kimdi? Ne anlatıyordu? Tae neden sinekle, Kookie buradayken konuşuyordu? Kookie ne kadarını öğrenmişti ya da nelere şahit olmuştu?
Tae'ye doğru bir hamle yapıp sineği kapatmasını söyleyen el hareketleri yaptı. Tae'nin ise tek yaptığı işaret parmağını dudaklarına bastırıp susmasını işaret etmek oldu.
Sessizliğin içinde, Hobie'nin horultusunun izin verdiği kadarıyla, fısıltıları dinledi. Jin kibar ve mesafeli bir şekilde " Sana hiçbir şey anlatmadığını mı söylüyorsun?" dedi. Namjoon artık kızın kim olduğunu anlamıştı. Mimar kızın şaşkaloz stajyeriydi bu.
" Dünden beri beni odasına almıyordu zaten." Kız duraksayınca Namjoon daldığını fark etti. Jungkook'un gergin, dimdik duran sırtına bakıp dalmıştı.
Aniden ayağa kalktı. Hiddetinden uyanan Hobi şaşkın bir şekilde ona bakıyordu. Namjoon masaya doğru yürüyünce Hobie uyku sersemliğine rağmen atağa geçip onu tutmaya çalıştı. " Başın dönebilir ayaklanma!"
Jungkook arkasını dönüp ona bakınca içi buz gibi oldu. Çocuk bakmış ve onu yavaşça süzdükten sonra başını geri çevirmişti. Hobie'nin dediği gibi başı pervane gibi fıldır fıldır dönüyordu. Onu tutan çocuğun yakasından tutup koltuğa oturdu. Nefes nefeseydi.
Jungkook sakin sesiyle " Noona." dedi. " Polisi aramamızı ister misin?"
Namjoon derin bir nefes aldı. Hobie hala yanında oturmuş elini sıkıyordu. Jungkook telefonların gittiğini anlamamıştı henüz. Belki diğer şeyleri de fark etmemişti.
Ha Eun yavaşça ayağa kalktı. " Yok." Başını iki yana salladı. " Biraz tartıştılar sadece. Bay Mixan kötü bir şey yapacak biri değildir." Namjoon kaşlarını çattı. Mixan mı?
Kızın korkak gözlerinin içine baktı ve " Onun şirketinde çalışıyorsun değil mi?" diye seslendi kıza. Patronu hakkında kötü konuşmayan, iyi bir kızdı o. Yaptığı köpekliklere göz yuman...
Ha Eun kanepede sere serpe oturan Namjoon'a baktı. " Hayır, ama mezun olunca beni işe alma ihtimalleri var."
Namjoon sakin bir şekilde gözlerini kaçırdı ve " İhtimali yok etmemek için ortalığı ayağa kaldırmıyorsun yoksa Mixan kızı öldürme potansiyeline sahip biri."
Gazete manşetlerinden adı eksik olmayan birinin oğlu olmak... Bu potansiyelle doğmak demekti. Her ne kadar bu mantığa göre, Yoongi Hyung da psikopat olsa bile... O kimseyi incitmezdi. Doğasına karşı gelen biriydi o. Yani Namjoon böyle olduğunu umuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TONY MONTANA
FanfictionSatranç tahtasında yalnız bir şah... Aslında hayatta herkes bir hikayenin yan rolü... Hatta bazıları her yerde satır arası olmaya mahkum. Geçmiş peşini bırakmazsa onu gözlerinin önüne sermen ve yüzleşmen gerekir. Kardeşlerini, kardeş bildiklerini ko...