10. Bölüm

48 5 25
                                    

İyi okumalar...

13 Aralık 2017

Ölüm, normalde algılandığı gibi nefes almak ve almamakla alakalı bir şey değil. Ölüm kalbimiz atarken ya da beyin fonksiyonlarımız yerindeyken de tadabileceğimiz bir şey. Tek bir saniyede ölebilir insan. En çok inandığı şeyi reddederek...

İşte bu kocaman, sıcak toplantı odasında, çıplak ayaklarını ısıtabilmek için birbirine süren Jungkook tam da bu haldeydi. Bir saniye önce yaşıyordu, bir saniye sonra ölmüştü.

Güvendiği, sırtını yasladığı insanların aslında o kadar da güven vermediğini düşünüyordu. Karşısında oturup gülümseyen adam ona, şu an kendisinden binlerce şey saklayan ve binlerce şey hakkında yalan söyleyen abilerinden daha dürüstçe bakıyordu.

Başkan elindeki kalemi düzenli bir şekilde çeviriyor, hiç düşürmeden döndürüp duruyordu. " Onları dikkatle izlemeni istiyorum. Ne demek istediğimi o zaman anlayacaksın." Adam birden doğruldu. " Sen aniden odaya girdiğinde tepkileri nasıl oluyor mesela?"

Kookie kaşlarını çattı. Tam olarak zamanını hatırlayamadığı bir anısını anımsadı. Sadece olayın Japonya'da yaşandığından emin olabilmişti.

Otel odasında, Yoongi Hyung ile kalıyordu ve konserden döndüklerinde Kookie hemen duşa girmişti. Duştan çıktığında Yoongi yatağının üzerine yığdığı kâğıtları apar topar toplayıp bir dosyanın içine tıkmıştı.

Yurttan kovuldukları gün, Namjoon'un zorla kırdığı çekmeceden çıkan, havaya saçılan kâğıtları hatırladı. Aynı kâğıtlar... Üstünde Japonca yazılar yazan bir tomar kâğıt.

Başkan'ın sıcak bakışları derinleşmişti. Sessizce " Heyecanlanırlar." diye yanıtladı soruyu.

Başkan tatmin olmuş gibi ellerini birbirine vurdu. " İşte. Senden sakladıkları şeyler var ve bence bu yanlış." Adam yüzünü çocuğun yüzüne yaklaştırmak için hafifçe öne eğildi. " Yanlış anlama, öğrenip bana anlat demiyorum." Gülümsediğinde gözlerinin etrafında bir sürü kırışıklık oluştu. " Sadece sana karşı daha dürüst olmalılar. Onlar seni öyle görse bile, sen artık küçük bir çocuk değilsin."

Kısa bir sessizlik oldu. Kookie ayarlanmış bir ses tonuyla, çekingen bir tavırla " Bugün olanlar..." dedi.

Başkan ona bakmadan başını salladı. " Chul... Seninle onu aynı sınıfta tutmamam gerek ama anlaman lazım." Adam dikkatle Kookie'yi süzdü. " Şu an İngilizce dersi alan sadece beş stajyer var."

Kookie gülümsedi. " Sınıf konusunda sorun yok. Ondan uzakta otururum olur biter."

Başkan güldü. " Evet. Dedikleri kafanı kurcalamasın." Adam elini yukarı kaldırıp salladı. " Biraz çatlaktır."

Kookie odadan çıktığında korumalar onu odasına kadar götürdüler ama içinde garip bir huzur vardı. Huzur duyduğu için pişmanlık duysa bile Namjoon'un odasının önünden geçerken kapıyı açtığında onun ona sunacağı bakışı düşündü. Kim bilir neleri saklamaya, dilinin altına yuvarlamaya çalışırdı. İşte bu huzurun kaynağı buydu. Onlar onu koruduklarını, her sorununu anladıklarını düşünseler bile tek yaptıkları kendini kötü hissetmesine neden olmaktı.

***

Sabaha karşı tuvalete kalktığında ayağına yapışan kâğıdı tuvalete oturunca okudu. Günlük planını içeren bir kâğıt parçasıydı bu. Sabah kahvaltısını Kai ve Taemin ile birlikte yapacaktı. Sadece o ikisi belirtildiğine göre sadece o ikisi olacaktı.

TONY MONTANAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin