18. Bölüm

30 5 27
                                    

İyi okumalar.. Yorum ve oy bırakın dilerseniz.. ^-^

18 Aralık 2017

Bazukanın kapağını açıp içindeki kâğıdı çıkardı ve yatağın üzerine yaydı. Görmesi gereken bir şey vardı ama göremiyordu.

Buraya ilk geldikleri gün, Ahu ona, binanın içinde gizli bir oda olduğunu ve Ha Eun odayı bulursa staj defterini övgüyle dolduracağını söylemişti.

Derin bir nefes alıp staj defterinin şu durumdaki önemsizliğini düşündü. Normalde şu an hayatındaki en önemli şey üniversiteye götüreceği staj defteri olmasına rağmen odayı bulmayı övgü dolu bir deftere sahip olmak için istemiyordu.

Namjoon'un bilmiş, aşağılayan gözleri gözlerinin önüne geldi. " İhtimali kaybetmemek..." Mixan'ın şirketinde işe girme ihtimalini kaybetmemek için... Sırf bunun için Ahu'yu koruyamamıştı.

Dudaklarını ısırıp tedirginliğini atmaya çalıştı. Onu koruyamamıştı ama odayı bulup onu memnun edebilirdi.

Jimin'in kaçırıldığını duyunca kızın yüzünde oluşan ifadeyi görmüştü. Odada her ne varsa, Jimin için önemli olabilirdi, Jimin için önemli olan bir şey de, Ahu için önemliydi.

Şirket binasının ayrıntılı bir çizimini yatağının üzerine yaymıştı ama Ahu'nun dediğine göre oda çizimlerde yoktu. Bu yüzden yapabileceği tek şey... Elinde kâğıtlarla binayı baştan aşağı gezmekti.

Rahat yürüyebilmek için topuklularını dolaba fırlattı ve spor ayakkabılarını giydi. Kapüşonlu bir polar ve bol eşofman... Telefonuyla kâğıtların fotoğraflarını çekti ve odadan dışarı çıktı.

Ensesinde boza pişiren patronunu özlemişti.

***

Dört kişi... Dinlenme odasında dördü birden tıp oynuyorlardı.

Tae ve Jin bir kanepede, Namjoon ve Hobie de diğerinde oturuyordu. Kanepelerin arasındaki orta sehpanın üzerinde taşları özenle dizilmiş satranç takımı duruyordu.

Namjoon sanki zihin gücüyle taşları hareket ettirebilecekmiş gibi bakıyordu tahtaya.

Hobie ve Tae karşı karşıya oturmuş birbirlerinin ayaklarına bakıyorlardı.

Tae gözlerini hiç kırpmazken Hobie arada bir kapatıp uzun süre açmıyordu.

Jin teker teker kardeşlerini inceledi. Durum bu kadar basitken, sonuçta ortalığı karıştıran gözlerinin önündeki minik satranç tahtasıydı, her şey o kadar karışık hale gelmişti ki...

Jackson'ın sineği satranç takımının yanına konmuştu. Onların da sesi soluğu çıkmıyordu. Hatta Jin bilgisayar başında oturmadıklarına neredeyse emindi. Belki sadece Kookie'yi takip ediyorlardı ya da pratiğe falan gitmişlerdi.

Bakışlarını sinekten Hobie'ye çevirdi. Çocuğun bundan haberi var mıydı? Hayır, bilmiyordu. Namjoon neden ona söylemiyordu?

Kaşlarını çatıp gözlerini satranç takımına dikti. Düşünülmesi gereken o kadar çok şey vardı ki... Sorulması gereken sorular...

En sonunda derin bir nefes alıp " O çocuk." dedi. Hepsi kafalarını kaldırıp ona bakınca açıklama gereği duydu. " Yoongi'nin kardeşi olduğunu iddia eden. Neden verdi bu satranç takımını bize?"

TONY MONTANAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin