11. Bölüm

58 8 35
                                    

Yorum atın canlarım oy önemli değil...

            14 Aralık 2017 

                Ahu merdivenlerden çıkıp koridorda yalpalayarak ilerledi. İki gündür uykusuzdu ama yorgunluk şimdi fark ediliyordu. Kendini bir an önce sıcak suyun altına atmalıydı. Sonra da güzel bir uyku çekmeliydi.

                Ha Eun hemen arkasından yürüyordu ama açıkçası onun da yürüyen bir ölüden farkı kalmamıştı. Birbirlerine iyi geceler dileyip odalarına girdiler.

                Ahu'nun yaptığı ilk iş kazağını sıyırıp çıkarmak ve kirli sepetine fırlatmak oldu. Odanın içine doğru ilerlerken saçlarını toplamak için bir toka aradı. Bir yandan da pantolonunun fermuarını açıyordu. Pantolonu çıkarıp düzeltti. Yarın da giyeceği için pantolonu dolaba asması gerekiyordu.

                O dolabı açar açmaz arkasındaki tuvalet kapısı aniden kapandı. Yerinden sıçradı ve arkasını dönüp açık olduğunu fark bile etmediği kapıya baktı. Rüzgârdan kapanmış olması olasıydı ama içinde banyoda biri olduğuna dair değişik bir his vardı.

                Pijamasını giydikten sonra yavaş adımlarla masasının yanına gitti ve çizim kâğıtlarının altında kalan tabancasını eline aldı. Tabancanın görevi tam olarak insanları vurmak değil de maket yapıştırmak olsa da karşıdaki yüksek ihtimal bunu bilmeyecekti ve korkacaktı. Bir anlık korku Ahu'nun onu yere yapıştırması için yeterliydi.

                Kız kapıya doğru ilerlerken " Tabii onun gerçek bir tabancası yoksa." diye düşündü. Bu düşünce boğazının kurumasına neden oldu. Yutkundu. Derin bir nefes aldı ve hamle yaptı.

                Kapıyı açar açmaz karşısındaki kişi ve o birbirlerine bakıp bağırmaya başladılar. Ahu elindeki silikon tabancasını deli gibi sallıyor. Tabancanın ucundaki silindir şeklindeki yapıştırıcı kalıbı o salladıkça karşısındaki düşmana çarpıyordu.

                Ahu gözlerini açtı. Şimdi çocuk ve o birbirlerine kimin önce hamle yapacağını kestirmeye çalışarak bakıyorlardı. Ahu öne atılınca çocuk dizlerinin üstüne çöktü. Korece bir şeyler söylüyor bir yandan da kızın çıplak ayaklarına kapanıyordu.

                Ahu ayağıyla dürtünce çocuk ona baktı. Şimdi daha başka bir şeyler söylüyordu. Sonra gözlerini kocaman açarak İngilizce " Korece bilmiyor musun?" dedi.

                Ahu elindeki tabancayı çocuğun alnına dayayınca çocuk korkuyla gözlerini kapadı ve ellerini havaya kaldırdı. Ahu kendini gangster gibi hissetmişti ve bu çok hoş bir histi. " Kimsin sen?" İçinden çocuğun silikon tabancasını gerçek tabanca sanmasına kıs kıs gülüyordu ama bunu dışına yansıtmıyordu.

                Jimin sakin bir sesle " Park Jimin." dedi.

                 Ahu'nun aklına hayatında hiç görmediği ama isimlerini çok duyduğu aile düşmanları geldi. Babasının dediğine göre o adamlar kesinlikle Koreli değildi ve silahsız hiçbir yere gitmezlerdi. Yani büyük ihtimalle bu çocuğun onu yakalayıp babasından fidye isteyecek olan adamlarla hiçbir alakası yoktu.  " Daha önce duymadığım bir ad. Ne işin var burada?"

                Jimin gözlerini açtı. " Hayatım tehlikede. Bana yardım et."

                Birkaç dakika sonra Jimin Ahu'nun dağınık yatağında bağdaş kurmuş oturuyordu. Ahu ise her zaman olduğu yerde, masasının başındaydı. " Yani dışarıda adamlar var ve seni bulurlarsa canını acıtacaklar." Jimin ile iletişim kurabilmek için yavaş konuşması gerekiyordu çünkü çocuğun kendini zorla ifade edişine bakılırsa İngilizcesi pek iyi değildi.

TONY MONTANAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin