20. Bölüm

41 5 17
                                    

Yorumlarınızı ve oylarınızı unutmayın ^-^ İyi okumalar...

18 Aralık 2017

Rüzgar yavaşça odanın içine süzülünce Ri Ahn derin bir nefes alıp ciğerlerini doldurdu. Üzerindeki rahatsız edici elbise ve elbisenin altındaki zayıf bedenini belli bir, daha zayıf, kalıba sokmaya çalışan korse yüzünden sürekli oturuşunu düzeltip nefes almaya çalışıyordu.

Sadece hafta sonları geldiği bu ev, mecbur kalıyordu buna, şu an tanımadığı bir sürü insanla doluydu ve çay içmek için bir araya gelen bu nezih insanlar topluluğunun karşısına pijamalarıyla çıkamazdı. Bu yüzden böyle giyinmişti.

Güzeldi ama rahatsızdı ve kör bir kız için, güzellik hiçbir şey ifade etmiyordu. O, insanların gözleri bayram etsin diye giyinirdi ya da makyaj yapardı ama insanların giydikleri şeyleri göremezdi. Belki de hepsi pijama giymişti ve sırf o rahatsız olsun diye bu sıkı korseyi üzerine geçirmişlerdi.

Korse, diye geçirdi içinden düzgün oturup nefes almaya çalışırken, at eyeriyle aynı şey benim için.

Biri yanından geçerken kim olabileceğini tahmin ediyor ve her ihtimale karşı dudaklarını hafifçe yukarı kıvırıp gülümsüyordu. Geçip gidenlerin ona bakıp bakmadığı, onu önemseyip önemsediği belli değildi ama herkes ev sahibinin talihsiz kızını tanıyordu. Çünkü çağırılanların hepsi dosttu. Ve dostlar dışında onu kimse tanımazdı.

Hatta tanımasalar ve Ri Ahn sürekli oturuşunu düzeltmese, onu güzellikler içindeki bir heykel bile sanabilirlerdi. Salonun sağ köşesinde, balkon kapısının hemen önünde, onun için ayırılmış koltukta oturuyor ve etrafında bir hareketlenme olduğunda sırtını dikleştirip gülümsüyordu. Onun dışında bir heykel kadar donuktu.

Birkaç kahkaha duydu ama başını çevirmedi. Çevirse bile, merakını giderecek bir şey göremeyecekti çünkü.

Abla, diye düşündü. Ga Eun yanında olsaydı, şu an bu kadar umutsuz olmazdı. Ablası, kulağına sokulup kıkırdayanların kim olduğunu, ona mı güldüklerini söylerdi. Ama yoktu. Sabah erkenden çıkmıştı evden, biraz tartışma yaratarak da olsa, çıkmıştı. Anneleri böyle bir toplantıya maaile katılmaları gerektiğini söylüyordu ki bu sadece kadınların toplantısıydı.

Ga Eun kafasına koyduğu şeyi yapmakla ünlüydü. Ne olursa olsun, hiç vazgeçmeden denerdi. Sonunda laflara aldırmadan evden çıkıp gitmişti sabah, şimdi de Ri Ahn bir başınaydı.

Aynı kahkahalar bu sefer daha yakınından gelince başını ister istemez o tarafa çevirdi. Gülenler kimse, kesinlikle ona gülüyor olmalılardı çünkü o başını çevirdiği anda gülüşleri son buldu.

Diğer tarafında çok ani bir hareketlenme oldu. Bu o kadar belli bir yaklaşmaydı ki, Ri Ahn gelenin annesi olduğunu hemen anladı. Yine de, kadın kız onu fark etmemiştir düşüncesiyle Ri Ahn'ın kucağında kavuşturduğu elline yavaşça vurdu. Kız, annesi kulağına eğilirken derin bir nefes aldı. Kadının ağır kokusu zaten bayılmak üzere olan onu, fenalaştırıyordu.

" Hadi çal. Sonra odana çıkıp dinlenebilirsin."

Ri Ahn bu özgürlük anlaşmasını hemen kabul etti ve annesi ondan uzaklaşınca sakince ayağa kalktı. Üç adım ileride, onun çalmayı pek sevmediği, dedelerinden kalma, eski piyano duruyordu.

Arkasında kalan gülüşen kızlar topluluğu, o tökezlemeden piyanoya yürüyünce şaşkınlıklarını belli eden sesler çıkardılar. Bazıları onun okulundaydı ama kimliği belli olmasın diye, ona yaklaşmazlardı bile hatta yabancılara gösteri olsun diye, onun fakir bir aileden gelip nasıl onlarla aynı okulda okuduğuna dair aptalca sorular sorarlardı. Bunların hepsi, onun güvenliği için belki de iyi niyetle yapılsa da, Ri Ahn kızların gerçekten onu sevmediklerini düşünüyordu.

TONY MONTANAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin