Hartes başını çevirip sesin sahibine baktı,soyluların önünde duran birinin sesiydi.Üstünde mavi bir göğüs zırhı,vücuduna oturan bir pantolon ve parlak çizmeler vardı,çok yakışıklı görünüyordu,mavi gözleri ve kızıl saçları vardı,on üç yada on dört yaşında gibiydi,ve yüz hatlarından Hartes kim olduğunu anlamıştı."Atlantis,konuklarımıza hakaret etmeyi kes!"dedi Kraliçe sert bir şekilde.
Kraliçenin oğlu olduğu belli olan Atlantis,çenesini sertçe kaldırdı.
"Kimseye hakaret etmiyorum,anne.Söylemek istediğim,burada kalmak istiyorsa bunu hak etmesi."
Kraliçe dişlerini kenetleyip oğluna baktı,bakışları düşünüyormuş gibiydi,Hartes bu saçmalığa son vermek için hareketlendi.Elini,kraliçenin gevşemiş elinden çekti ve birkaç adım atarak prensin karşısına geçti.Dimdik bir şekilde konuştu.
"Majesteleri değerimi kanıtlamamı istiyorsa,bunu yapabilirim,ama yapmayacağım.Buraya misafir olmak için geldim,geldik.Sirkte ki maymunlar gibi gösteri yapmaya değil."Hartes kafasını salonda gezdirdi."Gözlerimi gösterdim,bu bile değerimi fazlasıyla kanıtladı,daha ne istiyorsunuz?"
Atlantis öne doğru yürüdü."Çok cesursun,yada çok aptal."Yarım ağızla gülümsedi."Haddini ve kiminle konuştuğunun farkında bile değilsin,yada umursamıyorsun,bu bile seni reddetmek için yeterli bir sebep."
Hartes gözlerini kapatıp sinirli bir şekilde nefes alıp verdi.Neden herkes savaşmaya,öldürmeye ve ölmeye bu kadar meraklıydı ki?Sonunda kararını verip öne çıktı.
"Eğer burada istenmiyorsam,söyleyin yeter,eminim ki gitmek gelmekten daha kolaydır."
Atlantis kaşlarını çatıp konuşmaya başlayacaktı ki kraliçe sesini yükseltti.
"Yeter!Atlantis,Hartes,bu kadar gerginlik yeter,tabi ki seni burada görmek isteriz Hartes,ama lütfen kimseye hakaret etme,özellikle ailemden birine."
Hartes başını eğdi."Nasıl isterseniz."
"O halde,misafirlerimizi odalarına götürün,dinlensinler,Hartes,Nohara seni yarın ufak bir gezintiye çıkaracak,lütfen ona eşlik et."
Hartes reddetme şansı olmayan bu teklife başını eğdikten sonra arkasını döndü,Lara'nın kıpkırmızı olmuş yüzüne baktı,şaşkınlıkla ona bakarken,Lara da hızla arkasını döndü ve hepsi yürümeye başladı.Hartes en arkadan yürürken kendini olacaklara hazırladı.
Kavga,taht odasının kapıları kapandığı an başladı.Malyen Hartes'in yakasına yapışıp onu duvara vurdu.
"O yaptığın da neydi öyle?Prensle nasıl öyle konuşursun?"
Hartes,Malyen'in çelik gibi ellerine yapıştı.
"İstediğimle istediğim gibi konuşurum!"
Megas iki çocuğun da kıyafetlerinden tutup birbirinden ayırdı ve sarstı.
"Kimsiniz siz?"
Hartes anlamamazlıkla baktı.
"Ne?"
Megas bu sefer daha sert sarstı.
"Kimsiniz dedim!"
İki çocukta cevap vermedi,veremedi,ikiside Megas'ın isimlerini sormadığını biliyordu.Megas ikisinide bıraktı.
"Ne oldu size böyle?Derdiniz ne?Sanki düşman gibisiniz!"
Hartes ve Malyen başlarını eğerken Melek elini Megas'ın omzuna koydu.
"İnsanlar görüyor,dinliyor ve şüpheleniyor,gitmemiz gerek."
Melek kafasını önlerinde sessiz bir şekilde bekleyen adama salladı ve adam onları sarayın üst katlarına doğru çıkarmaya başladı.Her birine,aynı koridorda yan yana odalar verilmişti,adam Hartes'i koridorun sonunda ki odaya götürdüğünde ve içeri girdiklerinde,arkalarından Megas da girdi,adama dönüp teşekkür ederek odadan çıkmasını sağladı,bunlar olurken,Hartes odasını inceledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ningendo
FantasySiyahlar içerisinde ki adam yukarıya doğru sıçradı ve üstünde neredeyse yok olmuş bir klanın arması bulunan devasa bir sütun'un üstüne kondu.Yıldırımlarla dolu gökyüzüne baktı,vahşice ve çılgınca bir kahkaha attı.Başını aşagıya çevirip bir zamanlar...