Ölüm Dağları

2.1K 185 9
                                    

Hartes başının üstünde ki çıkıntıya tutunup kendini yukarı çekti,yıllar süren antremanlar sayesinde patlayacakmış gibi duran kol kasları kasılınca damarlar belirdi.Dişlerini sıkıp bir çıkıntı daha ilerledi,yükseltinin ve hava durumunun değişkenliği yüzünden,neredeyse bir gündür yağan şiddetli yağmur yüzünden sırılsıklam olmuştu,bastığı yerlerden kayıp düşmemek için ayaklarına gönderdiği çakradan yararlanıyor,her bir adımda ufak bir miktar daha çakra kaybediyordu.Ama bunlar önemli değildi,amacına giden yolda her şeyi yapmaya hazırdı,neredeyse,yapamayacağı,yapacağını düşündüğü tek şey aklına geldi:Elmas Mod uğruna onu en çok seven kişiyi öldürmek.Hartes bunu asla yapamayacağını düşündü,kendini savunurken,yada hayatta kalma amacıyla,birilerini öldürebilirdi,öldürmüştü zaten,ama daha büyük bir güç elde etmek için kendisini en çok seven kişiyi öldürmesi,işte bu kabul edilemezdi.

Sadece uzanarak tutunamayacağı bir çıkıntı görünce nefeslendi,ayağına fazlaca çakra gönderip kendini zıplattı ve sert çıkıntılar eklenmiş,Lomer Anakondasının derisinden yapılmış eldiveniyle çıkıntıya tutunup dengesini sağladı.Dişlerini gıcırdatıp gözlerine doğru inen yağmur damlalarını nefesiyle engellemeye çalıştı,işe yaramayınca şaşırtan bir hızla kolunu alnına sildi.Başka bir çıkıntıya daha tutundu,eliyle daha yukarısı kontrol ettikten sonra biraz düz bir zemin olduğunu tahmin etti,kendini yukarıya çekip baktığında büyük bir mağaranın girişinde olduğunu gördü,mağara büyük ve sağlam görünüyordu,yağmuru da geçirmiyordu,kolları ve bacakları sızlamaya devam ederken,birkaç saniyeliğine düşündü.

"Eğer durursam,rahatlığın getirdiği uyku üstüme çökebilir,bu da boğazımın Gölge yada başka biri tarafından kesilmesine sebep olabilir,yada yorgunluk yüzünden o kadar uzun süre uyurum ki,Gölge'yi kaçırırım,ama bu halde de devam edip onun karşısına yorgun olarak çıkmak en aptalca seçenek,en iyisi sadece dinlenip,uyumamak için kendimi zorlamam."

Ayaklarından ve kol kaslarından destek alarak çıkıntıya tırmandı ve neredeyse emekleyerek mağaranın girişine geldi,yağmur sırtına giydiği paltoya yağarken,gözlerine gönderdiği çakrayla Altın Modunu açtı,mağaranın girişini inceledi,derinliği ölçtü,girişinde paramparça olmuş,didik didik edilerek kupkuru kalmış devasa hayvanların kemikleri vardı,hemde yüzlerce,derinliği ise fazla değil gibiydi,girişi sayılmazsa,en fazla elli metrelik bir derinliği vardı,sağlam ve güçlü bir yerdi,Hartes mağaranın girişinin normal bir şekilde kendi kendine oyulduğunu,ama derinlik kısmının güç kullanarak yapıldığını anladı,sanki devasa bir adam hiç durmadan dağı yumruklamış,elli metreye ulaşıncaya kadar devam etmişti.Kimse olmadığını anlayınca emekleyerek mağaraya girdi,biraz ilerleyerek yağmurun gelmediği yere geldi ve sızlayan bacaklarıyla ayağa kalkıp üstünde ki her şeyi çıkardı,hepsini bir halka olacak şekilde dizdi ve ortalarına da yüzüğünden çıkardığı odunları koyarak ateş üfledi ve kolayca ateş yaktı,yüzüğünden çıkardığı daha fazla odunla ateşi iyice harladı ve hem kendini ısıttı,hemde kıyafetlerini kuruttu.Bağdaş kurarak oturduğu yerden konsantre oldu ve kendini benetonunda hayal etti,bunu son yıllarda sürekli yaptığından kolayca ustalaşmıştı,anında kendini Sharanor'un yanında buldu,devasa ejderha,kendisini içeride tutan parmaklıkların arkasında,büyük ve dikenli diliyle kendini yalıyordu,Hartes bir an onu kendini temizleyip duran bir kediye benzetti,istemsizce gülümsedi,Sharanor onu ve gülümsemesini fark edince kendini yalamayı bıraktı ve parmaklıklara yaklaştı ve kükreyerek gülmeye başladı.Tüm savaşçılar,büyücüler yada ŞiaJinler benetonlarına,o an gerçek dünyada nasıllarsa o halde giderlerdi,bu yüzden Hartes şu an da sadece kasıklarını kapatan iç kıyafetiyle durduğundan,Sharanor kükreyerek gülüyordu.Hartes bir dakika gülmesini dinledikten sonra kollarını göğsünde kavuşturdu ve beklemeye başladı,Sharanor gülmeyi kestiğinde,bir anlığına aydınlanan karanlık alan,yeniden karardı,Sharanor parmaklıklara daha da yaklaştı,yavaş bir şekilde konuşmaya başladı.

"Bu mola sana iyi gelecek,en azından gelebilir.Eğer uyuyup dinlenirsen."

Hartes başını iki yana salladı."Uyuya kalmayı göze alamam,uyanık kalmalı,taktik geliştirmeliyim."

Sharanor burnundan duman üfledi,Hartes dumanı eliyle dağıttı.

"Taktik mi?Elmas Modlu biriyle savaşmaya gidiyorsun evlat,taktik maktik yok,buraya kadar geldin,elinden geleni ardına koyan namerttir,neyin varsa kullan,bende yardım edeceğim,burayı o orospu çocuğunun kafasıyla terk edeceğiz."

Hartes özgüveninin yavaşça yükseldiğini hissetti,bu iyiydi,kendine güvenmesi onu zafere yaklaştırırdı,üstelik düşündüğü gibi Sharanor da ona yardım edecekti,aşırı derecede büyük bir faktör araya girmezse,zafer kesinlikle onundu.Sharanor onun düşünceli halinden faydalanıp merak ettiği soruyu sordu.

"Uzun süredir düzgün bir şekilde konuşmadık Hartes,ama sormalıyım,Kahinle,seni büyüten adamla görüşünce,neler hissettin?Konuşması sen de ne etki bıraktı?"

Hartes bunu biraz düşündü,sonra gözlerini parmaklıkların bir tarafına odaklayarak konuşmaya başladı.

"İlk hissettiğim şey,onu öldürmek için içimi yakıp kavuran bir öfkeydi,çünkü Gölge'nin söylediğine göre,klanım yok olduktan sonra beni getirip kahine vermiş,sebebini bilmiyorum,sormakta aklıma gelmedi,ama sonra dan,içimde biraz minnet duygusu oluştu,çünkü Megas'ın beni almasını söyleyen,beni şimdiki halime gelme yoluna sokanın da o olduğunu öğrendim,bu yüzden,ve birkaç sebeple daha,ona dokunmadım,zaten dokunabileceğim den de şüpheliyim,o kahin,muhtemelen ona zarar vermeyeceğimi bilmeidği için beni getirtti."

"Bilemez."dedi Sharanor hızlıca."Kahin olsun olmasın,hiç kimse geleceği kesinkes bilemez,sen belki fark etmedin,ama sen baltanı savurunca,o gözlerini kapatıp bekledi,çünkü neler olacağını bilmiyordu,o sadece,en fazla senin onun yanına geldiğini falan görmüştür,suratına balta saplayıp saplamayacağını,bilemezdi."

"Demek öyle."dedi Hartes."Ama yine de beni çağırdı,bu bana güvendiğini gösterir,ama konuşmak istediğim konu bu değil.Konuşmak istediğim konu içimde ki tanrılar."

"Ne bilmek istiyorsun?"dedi Sharanor yavaşça,hafifçe kıstığı göz kapaklarında şüphe belirmişti.

"İsimleri,güçleri,neden içimde olduklarını mesela?"

"Birinin adı Rix,Şimşek,Yıldırım,ve diğer ani ama güçlü şeylerin tanrısı,her zaman biraz garipsediğim biri oldu çünkü konuşurken dişleri elektriksel gücü yüzünden titrer,böyle dediğime bakma,zavallının tekidir."

Alanda oluşan minik bir sarsıntı,beraberinde parlak bir ışık da getirdi,Hartes bunun Rix'in yaptığı bişey olduğunu anladı,ışık belli bir süre kafesin parmaklıklarının altında dursa da,çok uzun yaşayamadı,gelişi gibi ani bir şekilde yok oldu.

"Rix kızdı galiba."dedi Hartes.

"Kızıp kızmaması şu an kimsenin umurunda değil,burada pek bir gücü yok,ama dışarıda farklıdır,ne yapacağı belli olmaz,o kadar yıldırımsal güç zaten ufacık olan beynini yakıp kavurmuş,tam bir manyak,gücü de çok fazla,işi bitti derken savaşın yeni başladığını görürsün.Beş kiloluk çuvalda on kilo bok yani."

"Peki ya diğerleri?"

"Hmm,bir diğeri Agron,Karanlık Tanrısı,tam bir piç.Çoğunun aksine o savaşçı değil,bir büyücü.Karanlık elementi üstünde ustalaşmış bir manyak,gölgelerle de arası iyi,ama en iyi kullandığı şey şüphesiz ki karanlık elementini kullanarak oluşturduğu iskelet ordusu."

Bu Hartes'in ilgisini çekmişti işte,başını yana eğerek sordu."O nasıl oluyor?"

Sharanor yaşının verdiği sabır ve sakinlikle konuşmasına devam etti.

"Basit,bizim bok kafalı vücudundan çıkardığı karanlık enerjiyi bulunduğu yerin altına gönderir,orada ölen ne kadar kişi varsa iskeletlerini kaldırır,vücutlarını güçlendirip düşmanının üstüne salar."

"İyiymiş."

"O kadar da değil."dedi ejderha."Sonuncusu kadar iyi değil."

"Sonuncu,"dedi Hartes artan merakıyla."Kim o?"

"O,asıl korkman gereken kişi.Ölüm Tanrısı Taron."

NingendoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin