Sevmek bir kuşun kanadının kırılmasıdır biraz da. Birini sevmek, kendi kanadından, uçmaya yarayan o tek bir kemiği çıkarıp başkasına vermektir, gönül rızasıyla, gülerek, korkmadan.
[Ece Temelkuran]
***
Bakışlarını bir kez daha Carmita'nın girişine çevirdi Selim. Barın arkasında olduğu geceler içmek gibi alışkanlığı yoktu ancak bu gece için bir istisna yapmıştı. Neslihan'ı beklerken açtığı ikinci bira şişesinden büyük bir yudum alarak telefonunu yeniden kontrol etti. Kadını defalarca kez aramış, açmayınca iki de mesaj atmıştı. Neslihan'ın sesini duymaktan umudu kesince ikinci mesajda kadını Carmita'ya çağırmıştı. O geceden, kadının kendisini öptüğü geceden bahsediyordu, sonra bir daha yüz yüze gelmemişlerdi ancak konuşmaları gerekiyordu. Selim aralarındaki bu belirsizlikten rahatsızlık duyuyordu. Neslihan'dan hoşlanmadığı ya da o gece kadına karşılık vermekten pişmanlık duyduğu için değil; Çiğdem'den sonra uzun yıllar boyunca hayatına kimseyi almadığı için... Yalnızlığa o denli alışmıştı ki hayatına yeni birini alma ihtimali, derin bir tedirginlikle kalbinin yerine titremesine neden oluyordu. Dört yani sarılmış bir ülke gibi; sınırlarını belirginleştirmek, hendekler açarak kendini emniyete almak için gayriihtiyari bir ihtiyaç duyuyordu.
Çiğdem'in varlığını, hayalini fısıldayan sesin giderek cılızlaştığını fark ediyordu. Yeniden aşık olmanın, başka bir kadına da derin bir sevgiyle bağlanmanın rahmetli karısına ihanet etmek demek olmadığını biliyordu. Çiğdem'in de, onun mutlu olmasını isteyeceğini adı gibi biliyordu. Üstelik on yıl – ki hayatının dörtte biri ediyordu – epeyce uzun bir süreydi.
Şişeyi dudaklarına yaslayıp peş peşe birkaç yudum aldı. Aynı anda Neslihan'ın mekandan içeri girdiğini fark ederek derin bir nefes aldı. Tüm zarafetiyle kendisine doğru gelen kadını bu kadar özleyeceğini hesap edememişti. Gövdesini ayakta tutması buna bağlıymış gibi sıkıca parmaklarının arasındaki bira şişesine asılırken, Neslihan'ın aradaki mesafeyi kat etmesini beklemeye başladı. Sonunda kadınla karşı karşıya geldiğinde, yeşil gözlerindeki her bir deseni ezber etmek istercesine dikkatle bakarak gülümsedi. "Hoş geldin." Kadının başını yana eğerek karşılık vermesiyle "Bir şey içer misin?" diye sordu.
"Sana eşlik ederim."
Kafasını sallayarak ona bir bira vermek için öne eğilmesinin yarattığı zamanı fırsat bilerek adamı izlemeye başladı. Yaklaşık doksan altı saattir adamın yüzüne hasretti. Normal şartlar altında bu kadar dayanamaz, soluğu Selim'in yanında alırdı ancak bir anlık deli cesaretiyle adamı öptüğünde, hiçbir şey söylemeden kendini geri çekmesi kadının tüm cesaretini kırmıştı. Elbette ki Selim'den o anda bir ilan-ı aşk beklemiyordu ancak adamın sessizliği hayal kırıklığına uğramasına neden olmuştu. Zarif parmaklarını barın üzerine bastırırken heyecanını kontrol altında tutmak istercesine oturduğu bar taburesinde kıpırdandı. Adamı koca gövdesiyle barın arkasında işini yaparken izlemek kalbinin coşkuyla kabarmasına neden oluyordu. Birasını önüne koyarken saçlarından öne düşen bir tutamın dağıttığı dikkatini toplamaya çalışarak nefes aldı.
"Teşekkür ederim."
"Afiyet olsun."
Selim, Neslihan'ın şişeyi dudaklarına götürerek içkisinden büyük bir yudum alışını seyrederken boğazındaki kuruluğa aldırış etmeden yutkunarak "Nesil," diye mırıldandı. Kadının merakla bakışlarını kendisine çevirmesi üzerine "Konuşalım mı?" diye sorarak ekledi. "Baş başa."
"Nereye gideceğiz?"
Başını barın arkasında bulunan kapıya çevirerek "Yukarı," diye mırıldandı Selim.
Kadının sessizce onaylanmasından sonra önlü arkalı çıktıkları merdivenin sonundaki kapıdan geçerek kullanılmadığı belli olan ofise girdiler. Neslihan üzerinde tek bir toz dahi barındırmayan, ışıl ışıl mobilyalarıyla ne Selim'e ne de Giz'e uygun bir görüntü çizen ofise hızlıca göz gezdirdikten sonra adamın gösterdiği koltuğa oturarak titreyen parmaklarıyla saçlarını geriye itti. Selim'in konuşma isteğini kabul etmişti ancak ne konuşacaklarını bilememenin tedirginliği huzursuz hissetmesine neden oluyordu. Hareli gözlerini merakla irileştirerek Selim'in gözlerine dikti. Bu konuşmanın kötü geçmemesi için dua etmekten başka yapabileceği bir şey yoktu. Ellerini kucağında birleştirerek Selim'den tarafa kaçamak bir bakış attı.
Bu sırada Selim de kelimeleri kafasında bir sıraya koymaya çalışıyordu. Bir kadına hislerinden bahsetmeyeli yıllar olmuştu. Derin bir nefes alarak düzgün çıkması için çabaladığı sesiyle "Neslihan," diye mırıldandı. "Ben..." Oturduğu koltuğun ucuna gelerek Neslihan'la arasındaki mesafenin hatrı sayılır kısmını kapattı. "...hislerim hakkında konuşmaya pek alışkın değilim."
Neslihan, Selim'in hislerini kabul etmesini beklemiyordu. Kaşlarını şaşkınca havalandırarak heyecanla araya girdi. "Hislerin?"
"Çiğdem'den sonra hayatıma kimse girmedi." Yaptığı itirafın etkisini görmek için başını kaldırıp kadına baktı. Neslihan'ın pür dikkat kendisini izlediğini fark ettiğinde nefesinin kesildiğini hissederek yutkunmaya çalıştı. Sesindeki pası silmek istercesine öksürerek "Yani," diye devam etti. "Uzun süren bir ilişkim olmadı."
"Anlıyorum."
"Sana kör kütük aşığım diyemem, Neslihan. Ancak..." Kafasını kaldırıp derin, kahverengi gözlerini bir duygu değişimi yakalayabilmek için Neslihan'ın yüzünde gezdirdi. "...yanında olmaktan duyduğum mutluluğu, inkar edemem. Bana iyi geliyorsun."
Neslihan kuruyan dudaklarını ıslatarak kısık sesiyle cevap verdi. "Selim..."
Selim düzgün parmaklarıyla kaşlarının üzerinden geçerken "Ama," diye devam etti. "O kadar uzun zamandır yalnızım ki..." Derin bir nefes alarak aklındakileri toparlamaya çalıştı. "Üstelik, aramızdaki yaş farkı da... Neslihan..."
"Selim ben, buna takılacağını..."
"Kırk yaşındayım ben, Neslihan."
"Ben de yirmi beş yaşındayım."
Kadının sesindeki samimiyetle yüzünde beliren gülüşe engel olamadan "Ben," dedi. "Senin yanındayken çoktan unuttuğum duyguları hatırlıyorum. Bunu kaybetmeyelim." Uzanıp nazikçe çenesinden kavradıktan sonra yüzlerini yaklaştırarak kadının dudaklarına derin bir öpücük kondurdu. "Olur mu?"
Neslihan aheste aheste kirpiklerini aralayarak Selim'in yüzüne baktı. Parmaklarını adamın sakallarının arasına yerleştirerek gülümsedi. "Olur mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kağıt Evler
Roman d'amourGiz çapkın bir gülüşle göz ucuyla Dilara'ya bakarken arabayı durdurarak tüm varlığıyla kadından tarafa döndü. Öyle güzeldi ki... Giz kapılıp gitmemek, kendi mecrasında akabilmek için gösterdiği çabayla, ruhunun eteklerinden eprimeye başlandığını his...