Daha fazla parçalanacak parçam yoktu.
[Birhan Keskin]
***
Ciğerlerini, kaburgalarının arkasında iki kara bulut gibi ağırlaştıran derin bir nefes aldı. Durulmayan bir telaşla masanın kenarında kıpırdanan parmakları tüm tedirginliğine kıyı oluyordu. Sanki kalbi sıkıntıdan katılaşmış, taş gibi göğsünü ezmeye başlamıştı. Uzun kirpiklerinin ince bir oya gibi etrafına teyellendiği iri, kahverengi gözlerini restoranın içinde gezdirdi bir kez daha. Öyle güzeldi, bir başına öyle güzel görünüyordu ki bir şiir dizesi olsa ardına ancak yan yana duran üç küçük nokta eklenebilirdi. Bir dua gibi uzayan boynunun, kelimelerin dahi dilini lal eden söze dökülmesi zor bir kederi vardı. Hüzün kara bir diken gibi genç kadının gül yapraklarına benzeyen kadife güzelliğine gölge oluyordu.
Bakışlarını, nereye koyacağını bilemeden bir kez daha mekânın içinde gezdirdikten sonra saatine eğdi. Bir an nerede olduğunu sormak için Melike'yi aramayı düşünse de gelmesinin yakın olduğuna karar vererek vazgeçti. Ardından düşüncelerinin sabahtan beri pek çok kez olduğu gibi yine bu yeni adama kaydığını fark ederek sabırsızca gözlerini devirdi. Ne kadar kötü olabilirdi ki? Evet, sabah Elis ajansa geldiğinde cinnet geçirmesine ramak kalmış gibi bir hali vardı ama gerçekten, en fazla ne kadar kötü olabilirdi? Kadının neredeyse histerik boyutlara ulaşan tavırlarını hatırlayarak kaşlarını çattı. Kelimenin tam anlamıyla çileden çıkmıştı. Onu neyin bu hale getirdiğini sormak istemişti ama Elis değil adam hakkında konuşmak, adını bile duymak istememişti. Şimdi Dilara oturduğu yerde içinde bulunduğu durumun iyi yanları olduğuna kendini ikna etmeye çalışıyordu ama sabah olanları hatırladıkça tüm umutlarının kâğıt evler gibi yerle bir olmasına engel olamıyordu. Nedense Melike'nin başına büyük bir bela sardığını düşünmeden edemiyordu. Adamla başa çıkamayacağı için değil - ki bundan da bir türlü emin olamıyordu - istemediğinden...
Yeni bir oyuncunun daha menajerliğini almaya ihtiyacı yoktu. Bu yeni oyuncunun tam bir arıza olması ise, ihtiyacı olan son şey bile değildi.
Parmakları sıkıldığı zamanlarda hep yaptığı gibi kısa saçlarının arasına karıştığı sırada yabancı bir sesin masanın hemen yanı başından "Señora," dediğini duyarak bakışlarını kaldırdı. "Dünya sandığımdan da küçük anlaşılan."
Adamla göz göze geldiğinde, aklından her şey aynı anda geçti. Giz Üstünel denilen bu adamı ismen elbette tanıyordu. Resimlerini gördüğünde simaen de tanıdığını düşünmüştü ancak bu tanışıklığın nerden geldiğini bir türlü bulamamıştı. Şimdi adam yine dudağının kenarında kül gibi incecik duran gülüşüyle ona bakıp aynı mükemmel aksanla 'Señora' deyince tüm taşlar yerine oturmuştu. Demek o gece... Anlaşılan Dilara kendini yağmurun telaşına öyle kaptırmıştı ki taksiye bindiğinde zorunlu yol arkadaşının Giz Üstünel olduğunu fark edememişti. Gerçi adamın da sakallı yüzünü montunun içine gömmesinden tanınmak istemediği aşikârdı. İlk şaşkınlığını üzerinden atmayı başarabildiğinde toparlanarak ayağa kalktı.
Giz'in tokalaşmak için uzattığı eli kavrarken yüzündeki serseri gülüşe ters bir bakış atmamak için kendini zor tutarak "Demek başınızı belaya sokmaktan arta kalan zamanlarda oyunculuk yapıyorsunuz," dedi. Ardından yapmacık olduğunu saklamadığı gülüşünü çiğnemek istercesine dişlerini dudaklarına bastırırken imalı bir sesle devam etti. "Ne hoş."
Giz genç kadının tavırlarına umursamaz bir gülüşle karşılık verdikten sonra yerine geçti. Yarasından değil kuru bir kabuk, ince bir iz dahi kalmamışken o gün, o taksinin içinde yarasına dokunan kadını hiç beklemediği bir anda karşısında bulmuştu. Oturduğu yerde rahat bir tavırla kıpırdanırken Dilara'nın olduğu tarafa - adını Melike'den öğrenmişti -kaçamak bir bakış atmakla yetindi. Genç kadının keskin bakışları, sardığı yaradan fazlasını zahmetsizce açabileceğini vaat eder gibiydi. Dimdik duran omurgasından gardını aldığını anlayabiliyordu ama üzerinde öyle bir hal vardı ki Giz, kızın kırk kat kilit vurulmuş vahşiliğini tuhaf bir şekilde çekici bulmuştu. Bu düşüncenin neden olduğu belirsiz bir gülüşle bakışlarını Dilara'ya çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kağıt Evler
RomanceGiz çapkın bir gülüşle göz ucuyla Dilara'ya bakarken arabayı durdurarak tüm varlığıyla kadından tarafa döndü. Öyle güzeldi ki... Giz kapılıp gitmemek, kendi mecrasında akabilmek için gösterdiği çabayla, ruhunun eteklerinden eprimeye başlandığını his...