Sen neleri terk etmedin annen gibi yenilmemek için. Biz ne zaman annemiz gibi olduk? Aslında babamız olan o adamları nasıl bulduk? Yenildiğimiz bir maçın rövanşı bu, dikkatli ol.
O adamlarda babanı öldürebildin mi? İhtimal, öldüremedin. Yenildin.
[Ece Temelkuran]
***
Dilara ofisinin bulunduğu kata adımını atar atmaz doğruca Süeda'nın yanına geldi. Sabahtan beri bir türlü susmadığı için sessize aldığı telefonunu kıza uzatırken "Giz dışında kimseye cevap verme," diye uyardı. "Arayınca da ona söyle, seti bitince doğruca buraya gelsin." Süeda'nın dikkatle onu dinleyen yüzüne bakarken derin bir nefesle devam etti. "Melike nerde?"
Bakışlarını kaçırarak "Ofisinde," diye cevap verdi genç kız. "Seni bekliyor."
Başını sallarken Süeda'ya sıkıntılı bir bakış atarak karşılık verdi Dilara. Kendine sakin kalması gerektiğini hatırlatırken derin bir nefesle omuzlarını geriye itti. Nasıl başardığını bilmiyordu ama Giz, normal standartlarda bir oyuncunun ömrü boyunca ancak çıkarabileceği sorunu bir gecede halletmişti. Sabah Neslihan'ın eline ulaşan görüntüler ile – Dilara şanslıydı ki Neslihan işi gereği basın mensubu pek çok arkadaşa sahipti – neye uğradığını şaşırmıştı. Uyandığından beri telefonunun sesi hiç kesilmemişti. Kadın da alelacele hazırlanıp evden çıkmış, soluğu ajansta almıştı. Aklına sonradan gelen şeyle bakışlarını Süeda'ya çevirerek "Zeynep'i ara, gelsin," diye emretti. "O gelene kadar da haber yapılıp yapılmadığına bakmaya başla sen. Gazete, internet, televizyon..." Kaşlarını söylediklerinin ciddiyetini vurgulamak istercesine havalandırırken devam etti. "Hepsine, anladın mı beni?" Bakışlarını önüne dönerken sıkıntıyla mırıldandı. "Hayri Uzun ararsa, aramak ya, Melike'ye bağla."
"Özgür Bey..."
Dilara Melike'nin ofisine yönelen adımlarına ara vermeden elini havada gelişigüzel savurdu. Bunca işinin gücünün arasında bir de onunla uğraşabileceğini sanmıyordu. Üstelik adam onu, Giz konusunda yeni uyarmışken... Aklında dolanan kırk tilkinin de kuyruğu birbirine değmezken, bu işin Özgür'le bir bağlantısı olup olmadığını sorgulayan iç sesini şimdilik kulak ardı etmeye karar vererek Melike'nin ofisinin kapısını araladı. Havayı koklamak istercesine aralık kapıdan başını uzantısı bir an, kadının hararetle telefonda konuşurken onunla göz göze gelmesi sonucunda son buldu. Yutkunarak içeri girerken sessizce boş koltuklardan birine oturdu. Yol boyunca o kadar çok magazin müdürüyle muhatap olup Giz'le ilgili görüntülerin haber yapılmaması için uğraşmıştı ki şimdi kısa bir süre için de olsa arkasına yaslanıp oturabildiği için – gerçi arkasına yaslandığı da söylenemezdi – kendini şanslı sanıyordu. Göz ucuyla Melike'ye bakarken sessizce iç çekerken oturduğu yerde huzursuzca kıpırdanarak kendi kendine itiraf etti. İyiniyetli olmaya gerek yoktu – ki kadın hiçbir zaman meseleyi toz pembe görmesini sağlayacak gözlüklere sahip olmamıştı – Melike burnundan soluyordu.
Sonunda telefonu kapattığında "Ne demek oluyor tüm bunlar?" diyerek yüksek sesle Dilara'ya hitap etti. "Dilara, ne demek oluyor tüm bunlar?"
Kadın anlatmaya derin bir nefes alarak başladı. İşin aslı onun da bildiği fazla bir şey yoktu. Sabah uyandığında, Neslihan'a gelen fotoğraflar sayesinde öğrenmişti olan biteni. Ondan sonra da saatlerce telefon konuşması yaparak görüntülerin haber yapılmasını engellemeye çalışmıştı. Gücünün yettiği kadarını engellemişti de ama görüntüleri çeken kişiyi bulamadığı için haberin internette ya da elinin uzanamadığı bir gazete ya da televizyon kanalında yapılma olasılığı hala vardı. Derin bir nefesle "Görüntüler Carmita'da çekilmiş," diye mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kağıt Evler
RomanceGiz çapkın bir gülüşle göz ucuyla Dilara'ya bakarken arabayı durdurarak tüm varlığıyla kadından tarafa döndü. Öyle güzeldi ki... Giz kapılıp gitmemek, kendi mecrasında akabilmek için gösterdiği çabayla, ruhunun eteklerinden eprimeye başlandığını his...