***
İlk bakışın gücüne inanırım ben. O zaman, karşımızdaki insanın ruhu bir kereliğine, asla unutamayacağımız biçimde, en gizli köşelerine kadar aydınlanıyor.
[Latife Tekin]
***
Restoranın içinde hoş bir İspanyol müziği çalıyordu. Adam, tüm o neşeli, sıcakkanlı ve gürültücü İspanyolların içinde dikkat çekecek kadar yalnız ve hüzünlü görünüyordu. Restoranın en dikkat çekmeyen köşesindeki masalardan oturmuş, tek başına içmeye devam ediyordu. En son ne zaman, böyle çaresizce içtiğini hatırlamıyordu. Yıllar önce, Dilara'nın hiç acımadan kaburgalarının üzerinde basarak ruhunu ayaklarının altında ezdiği anlardan birinde olmalıydı. Yalan değil, kadın hala, zaman zaman canına bu şekilde kastediyordu. Tırnağını sertçe alt dudağına bastırırken, sigara içmek için duyduğu şiddetli isteği bastırmak istercesine sabırsızca gözlerini devirerek derin bir nefes aldı. Güya sigarayı azaltmaya karar vermişti.
Yumuşak bir ezgiyle çalan müziğin giderek daha hüzünlü bir melodiye döndüğünü fark ederek kadehindeki şaraptan büyük bir yudum aldı. Buraya yıllar önce, henüz bir barken gelmişti. Şimdi oldukça şık bir sahnenin bulunduğu bölümde o zamanlar, köhne bir bar vardı. Suratına üst üste inen sert yumruklar nedeniyle o barın üzerine yüz üstü devrildiğini ve sırtına art arda inen bıçak darbelerini, onca yıl geçmesine rağmen, hala net bir biçimde hatırlıyordu. Aynı yere bıçağın en az iki, üç kez saplandığı tam yedi bıçak yarası sol omzunda, kürek kemiğinin biraz altındaydı. Sonra üzerini, pençe izi şeklinde bir dövmeyle kapamıştı ama burada yaşananlardan sonra ruhunda açılan gedik, uzunca bir süre sızlayarak genişlemeye devam etmişti.
Ta ki Dilara'yla tanışana kadar...
Şarabından yeni bir yudum alıp bakışlarını restoranın içine çevirdiği anda, masasına yanaşan kadını fark ederek sandalyesinin üzerinde toparlandı. Sessizliğini sürdürerek bakışlarının, kısa bir an kadının üzerinde oyalanmasına izin verdi. Yirmili yaşlarının sonunda olmalıydı, belki en fazla otuz. Giz'in fazlasıyla çekici bulduğu uzun, koyu kestane saçlara ve saçlarıyla son derece uyumlu iri, mavi gözlere sahipti. Yine de kadın tüm güzelliğine rağmen, adamın ilgisini çekmiyordu. Başka kadınlarla ilgilenmeyi uzun zaman önce bırakmıştı. Buna rağmen, kadının İspanyolca selamını almak için başını hafifçe omzuna doğru eğerek gülümsedi. Biraz sohbet etmekten ve hoşça vakit geçirmekten kimseye bir zarar gelmezdi.
Hem de biraz kafası dağılırdı çünkü Dilara'yı düşündükçe delirecek gibi oluyordu. Adam buraya gelmeden önce, kadınla büyük bir kavga etmişlerdi. Dilara'ya hak vermiyor değildi ama kadından biraz olsun anlayış beklemeye hakkı olduğunu düşünüyordu. Sonuçta artık evlilerdi. Kadın, iş için bile olsa buraya gelmesinin onu kötü etkilemesinden, adlı adınca söylemesi gerekirse, dağıtmasından korkuyordu. Bu nedenle de gitmemesi için elinden geleni yapmıştı ama bir şeyi kafasına koyduğunda, Giz'i yolundan çevirecek pek az şey vardı. Kadın aslında onlardan biriydi ama adam, ettikleri kavgadan sonra biraz uzaklaşmanın ikisine de iyi geleceğini düşünmüştü. Geldiğinden beri de doğru düzgün konuşmamışlardı bile, sadece bir iki kez kısa görüşmeler yapmışlardı. Onların çoğunda da Dilara, adamı çocuklarla baş başa bırakmayı tercih etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kağıt Evler
RomanceGiz çapkın bir gülüşle göz ucuyla Dilara'ya bakarken arabayı durdurarak tüm varlığıyla kadından tarafa döndü. Öyle güzeldi ki... Giz kapılıp gitmemek, kendi mecrasında akabilmek için gösterdiği çabayla, ruhunun eteklerinden eprimeye başlandığını his...