Ben seni ciğerimin köşesindeki arıza kadar sevdim. Bir şiir seni bu kadar sever miydi?
[Didem Madak]
***
Apartmandan dışarı çıktığında Giz'i sitenin bahçesinde görerek kaşlarını çattı. Akşam ayrılırken aralarında, sabah buluşacaklarına dair bir konuşma geçmemişti. İşin açığı, adam bugün tatildi ve tatil günlerinde böyle erken saatlerde uyanmak gibi bir alışkanlığı yoktu. Giz, kırmızı rengiyle göz alıcı görünen Aston Martin'inden inerken Dilara da hızlı adımlarla arabaya doğru yürüdü. Karşı karşıya geldiklerinde, neler olup bittiğini anlamak istercesine bakışlarını adamın üzerinde gezdirirken "Günaydın," diye mırıldandı. "Erkencisin?"
Giz elini Dilara'nın beline yerleştirerek aradaki mesafeyi bütünüyle kapatırken başını öne eğerek yanağını sessizce Dilara'nın yanağına yasladı. Kadının gövdesini ayakta tutabilmek için kollarına tutunduğunu hissederken, kokusunu içine çekerek "Buenas días, señora," diye karşılık verdi sessizce. Ardından Dilara'yı nazikçe kolundan tutarak arabaya yönlendirdi. "Binsene."
Yola koyulduklarında bakışlarını Giz'in üzerinden çekmeden "Nereye?" diye sordu Dilara.
Giz tüm dikkatiyle yola bakarken sigarasından derin bir nefes çekerek "Bu hafta sonu Ankara'ya gidecek misin?" diye sordu. Kadının, babası hastaneden çıktığından beri hemen hemen her hafta sonu Ankara'ya gittiğini biliyordu. Yılların kırgınlığının, öyle bir anda hallolmayacağını da biliyordu ancak bu da bir şeydi. Dilara, adamın sigara tutan elini arabanın açık camından sarkıttığını fark ettiğinde sessizce iç geçirdi. Aynı anda hafifçe esen rüzgar evvela sigaranın ucundaki külün, ardından adamın saçlarının savrulmasına neden oldu. Duman, kül ve Giz'in yakıcı kokusu; içine çektiği nefes ciğerlerini kavuruyordu. Adam öyle güzeldi ki, hafifçe çattığı kaşlarıyla araba kullandığı öylesine bir anın içinde dahi öyle güzel, öyle göz kamaştırıcı, öyle nefes kesici görünüyordu ki derin bir bağımlılık halini alarak damarlarında dolaştığını hissediyordu Dilara. Giz'e duyduğu aşk şiddetiyle, kat izlerinden sararmış bir mektup gibi varlığını ucundan tutuşturuyordu. Kadının zorlukla yutkunurken tutukça başını salladığını fark ettiğinde sigarasını derin bir nefesle bitirerek izmariti parmaklarının arasında ezdi Giz. "Entonces ven conmigo."O zaman benimle gel.
Dilara kaşlarını merakla kaldırdı. "Dónde?"*Nereye?
Giz tek eliyle gevşekçe kavradığı direksiyonu yolun eğimine göre çevirirken göz ucuyla kadına bakarak "Çiftliğe," diye cevap verdi ve ekledi. "Annem seni de çağırmamı çok istedi."
Dilara bir aile yemeğinin tedirginliğini yaşayarak dudaklarını araladı. "İşler..."
"Süeda bugün önemli bir randevun olmadığını söyledi."
Kadın, Süeda'nın boşboğazlığına gözlerini devirirken oturduğu yerde huzursuzca kıpırdandı. Giz'in bunu bilerek yaptığına emindi; adam, emrivaki yapmadan Dilara'yı ikna edemeyeceğini biliyor olmalıydı. Giz öyle doğru hamleler yapıyordu ki kadın çoğu zaman boşa kürek çektiğini hissederek mat olacağı anı beklemekten başka çaresi kalmadığını düşünüyordu. Giz harika bir aileye sahipti, Dilara onlarla vakit geçirmekten hoşlanmıştı. Ancak o zaman -öyle veya böyle- kadının, Giz'in hayatındaki yeri belliydi. Adamın menajeri olarak bir aile yemeğine katılmak başka; şimdi, hafta sonunu Üstünel'lerin evinde geçirecek olmak bambaşkaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kağıt Evler
RomanceGiz çapkın bir gülüşle göz ucuyla Dilara'ya bakarken arabayı durdurarak tüm varlığıyla kadından tarafa döndü. Öyle güzeldi ki... Giz kapılıp gitmemek, kendi mecrasında akabilmek için gösterdiği çabayla, ruhunun eteklerinden eprimeye başlandığını his...