İnsan, kendisiyle baş başa kaldığında, uçurumlarıyla da baş başa kalır.
[Aslı Erdoğan]
***
Bir yandan açık kalan televizyondan kulağına ulaşan kadının söylediklerini dinlerken diğer yandan Zeynep'in ajansta çalışan iletişimcilerden alıp getirdiği magazin haberlerine bakıyordu. Saçlarını kulağının arkasına yerleştirirken tabletin ekranındaki haberlere de üstün körü ters bir bakış attı. Gerçekten de her haber sitesinde, her magazin sayfasında ve programında Giz'le ikisi vardı. Her yerdelerdi. Bu işle ilgilenen hiç kimse onları es geçmemişti. Televizyondaki kadın da sürekli ilişkilerinin uzun sürmeyeceğini iddia eden konuşmalar yapıyordu. Gözlerini devirerek ekrana kaçamak bir bakış attı. Giz Üstünel bağlanmayı seven bir adam değildi, kadına göre. Üstelik Dilara adamın hoşlandığı kadın profiline de sahip değildi. En azından eski sevgililerine bakıldığında bu çıkarımı yapmak mümkündü. Tüm bunlar ve daha fazlası... Muhtemel ki hepsi Melike'nin de Özgür'ün de kulağına gitmişti. Giz'in kimseye açıklama yapma ihtiyacı hissetmediği ortadaydı, öyle bir adam değildi ama Dilara'nın evvela ablasıyla uzun bir telefon konuşması yapması gerekmişti. Hafta başında Melike'yle de oldukça ciddi bir konuşma yapacağı ortadaydı. Kadının durumdan hoşlanmayacağını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yoktu.
Ve tabi Özgür... Adamın, onu açık açık işlerin çirkinleşeceği yönünde tehdit etmesinden sonra sessizce, eli kolu bağlı oturacağını düşünmek aptallık olurdu.
Dilara tüm bunları uzun uzun, ince ince düşünüyordu ama Giz'in umursadığı söylenemezdi. Bir eli sıkıntıyla alnını ovalarken koridordan duyduğu ayak sesleriyle başını Neslihan'a doğru çevirdi. Saniyeler içinde salona giren arkadaşı başını bir an için telefonundan kaldırarak "Sevgilinin selamı var," diye seslendi.
"Anlamadım?"
Koltuğa oturup rahatça geriye yaslanırken "Giz," diye açıkladı Neslihan. "Selim'in yanındaymış."
Dilara televizyonu kapatarak oturduğu yerde huzursuzca kıpırdandı. "Seti ne olmuş? Çekimler erken mi bitmiş?"
"Bilmem." Arkadaşının telaşını yatıştırmak istercesine gülümsedi Neslihan. Giz'in seti olup olmadığını bilmiyordu. Tek bildiği adamın Selim'le birlikte Carmita'da olduğuydu. Kötü bir şey olduğunu düşünmüyordu, Dilara her şeyi kontrol altında tutmak istediği için böyle davranıyor olmalıydı. Bu nedenle "Seti erken bitmiş," diye cevap verirken söylediği yalanın kesinlikle zararsız olduğunu düşünüyordu.
"Selim'e söyle de Giz'e göz kulak olsun."
"Dilara, sen niye bu kadar huzursuzsun?"
Bir an Giz'i arama düşüncesiyle telefonun ekranına eğdiği bakışlarını kaldırarak Neslihan'la göz göze geldi Dilara. Adamla geçirdiği son gece – Özgür'le yemek yediği gün – bir ipin ucundaki bıçak gibi sallanıyordu içinde. Nereye değse kanatıyordu. Dışarıdan bütün, sağlam ve hasarsız görünen gövdesi içeriden delik deşikti. Özgür'ün ne dediğini umursamıyordu. Onu asıl ilgilendiren Giz'in verdiği tepkiydi. Adam tüm çaresizliğiyle ona sığınmıştı. Dilara'nın adını koyamadığı bir hisle hırpalanıyordu. Korkuyordu da üstelik. "No sé," diye itiraf etti sonunda. Aynı anda Neslihan'ın kaşlarını çatarak kendisine baktığını fark ettiğinde toparlanıp tekrar etti. "Bilmiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kağıt Evler
RomanceGiz çapkın bir gülüşle göz ucuyla Dilara'ya bakarken arabayı durdurarak tüm varlığıyla kadından tarafa döndü. Öyle güzeldi ki... Giz kapılıp gitmemek, kendi mecrasında akabilmek için gösterdiği çabayla, ruhunun eteklerinden eprimeye başlandığını his...