Özel Bölüm/1

7.2K 412 84
                                    

Birini ya da bir şeyi sevmek, değer vermek, onu her şeyiyle sevmek demektir çoğu zaman. Ne olduğunu, ne olacağını, sınırlarını bilip, hatalarıyla, eksiklikleriyle, yanlışlarıyla ve sebep olduğu  üzüntülerle kabul etmek demektir. Hiç kıvırmasak mı? Kıvırmadan söyleyelim evet, gerçekten sevmek bir tür çaresizliktir.

[Ali Lidar]

***

Aynadan yansıyan görüntüsüne bakarken derin bir nefes alarak ellerini üzerindeki uzun, beyaz elbisenin uçuş uçuş eteklerine bastırdı Dilara. Heyecanını bastırmanın bir yolunu bulamıyordu. İnce dokusunu hissettiği kumaşı terleyen parmaklarının arasında sıkmaya devam ederken birkaç adım gerisinde gülümseyerek onu izleyen üçlüye benzer sekilde karşılık vermek için kendini zorladı. Düğüm düğüm olduğunu hissettiği midesine ağrılar girmeye başlamıştı. Hangi akla hizmet, Giz'in düğün yapmak için ettiği ısrarlara boyun eğdiğini bilmiyordu. Hızlıca etrafına bakındı. Tüm bunlar Dilara için çok fazlaydı. Kadının tek istediği, hastaneden çıktıktan sonra günlerini hasret olduğu bir sükunet ve huzur içinde geçirmekti ancak adamın isteğinin naifliği içini titremişti.

Seni beyazlar içinde görmek istiyorum señora, demişti Giz. Duvağın da olsun, olur mu?

Olmuştu. Dilara omuzlarının hemen altında biten, kısa duvağını düzeltirken gözlerini devirmemek için kendini zor tutuyordu. Adama pervasızca hayır dediği günlerin özlemini duyduğunu hissediyordu çünkü bir süredir - Dilara tam olarak ne zamana denk geldiğini kestiremiyordu - Giz'i reddetmek konusunda kendini dahi şaşkına çeviren bir beceriksizliğe sahipti. Adamın, içinde derin bir zaaf halini alarak ilerlediğini en başından beri biliyordu ancak bunun, bu kadar net ve gözle görülür bir şekilde tezahür etmesi, onu korkutmuyor değildi. Giz yalnızca gözlerinin içine bakıyor, gülümsüyor, nefes alıyor, hatta yaratılışına eklenmiş basit bir alışkanlıkla gözlerini kırpmaya devam ediyor diye; bunların hepsi ya da biri yüzünden, Dilara kendini adamın varlığına kaptırmaktan başka bir çıkar yol bulamıyordu.

Giz'in onu böyle teslim alacağını kim bilebilirdi?

"Çok güzel oldun, Diloş."

Gülnihal'in sesiyle düşüncelerinden sıyrıldığında, aynadan göz göze gelmelerini sağlayarak gülümsedi. Aynı anda Lalezar'ın yaşların akmak için hazır beklediği gözlerini kurulayarak yumuşak bir sesle söylediği cümleyi duydu. "Nazar değmesin." Dilara'nın parmaklarının arasında sıkmaktan buruş buruş ettiği eteklerini düzelterek devam etti. "Melek gibi oldun."

"Ne melek, ne melek." Neslihan'ın heyecanını biraz olsun yatıştırmak için ona böyle takıldığını bildiğinden, oyununa katılarak kaşlarını yapmacık bir öfkeyle çattı Dilara. Lalezar misafirlerle ilgilenmek, Gülnihal de babasını daha fazla yalnız bırakmamak için odadan çıktığında aradaki mesafeyi hızlı adımlarla kapatarak Dilara'nın yanı başına geldi Neslihan. "Heyecanlı mısın?"

Gözlerinin irileşmesine engel olamadan gürültüyle iç geçirdi Dilara. "Ölmek üzereyim."

"Giz'i görünce bir şeyin kalmaz." Dilara'nın utanacağını, dahası kızacağını bilmesine rağmen omzunu hafifçe kızınkine vurarak çapkın bir gülüşle devam etti. "Adam kurudu hasretten."

Kağıt EvlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin