CHAPTER 41

1.7K 147 165
                                    

"Ben gidip eşyalarımı toplayacağım"

Sertçe kolumu kavrayıp kalktığım gibi yerime geri oturtturdu ve titreyen elim yüzünden çatalı düşürmemle tiz bir ses çıktı.Akşam yemeğinde sessiz bir şekilde otururken Harry'e kendi evime dönmek ve artık burada yaşamak istemediğimi söyleyince tabiki de karşı çıkıp derhal konuyu kapamamı söylemişti.

Burada onunla yaşamayı her şeyden çok istiyordum ama bu şekilde değil,ona istediğim gibi dokunup istediğim şekilde konuşamayacaksam burada yaşamamın artık bir anlamı ve önemi kalmamıştı.

Kolumu sertçe kavramaya devam ederken boşta duran elimle az önce düşürdüğüm çatalı yavaşça yerden kaldırdım ve tabağın içine koyarken istemsizce gözlerim ona kaydı.Sinirli ya da korkutucu görünmüyordu.

Endişeli ve üzgün görünüyordu.

Şuan ki bulunduğum duruma bakılacak olursak benimde ondan farkım yoktu,tabikide gitmeme izin vermeyeceğini tahmin etmiştim ama daha fazla acı çekmemek için yapmak zorundaydım gittiğimde daha fazla acı çekeceğimi biliyordum ama zaman belki bana yardımcı olurdu.Umarım.

"Bırak kolumu,canımı yakıyorsun"

Tutuşunu gevşetir gibi olunca ayaklanmıştım ki öncekinden daha sert tutup sıkmasıyla bırakması için yalvaran bakışlarımı attım ve görünüşümün bulanıklaşmasıyla lanet ettim.Ağlayıp bu işi daha fazla uzatmak istemiyordum,ağlarsam gidemeyeceğimi ona muhtaç olduğumu gözler önüne sereceğimi biliyordum.

Madem gitmemi istemiyordu,madem bu fikir onu bu denli deli ediyordu o zaman neden bana karşı ördüğü şu duvarı yıkıp ona koşmama izin vermiyordu!?Belki göremiyor ya da anlayamıyordu ama gitmek istediğimi söylemek hayatımda yaptığım en zor şeydi.

"H-Harry...lütfen"Gözlerini yumup dudaklarını dişlemeye başladı.Ağzından çıkacak tek bir kelime için saniyeleri sayıyordum ama o konuşmamak için yemin etmiş gibiydi.Korkuyla ve merakla ona bakmaya devam ederken elini kolumdan çekip gömleğine götürdü ve bir kaç düğmesini açtıktan sonra başını arkaya atıp hızlı nefesler alıp vermeye başladı.

Ona dokunmak için hamle yaptığımda elimi ittirip işaret parmağıyla kapıyı gösterdi.Pes etmişti ve bitmişti,bu sefer ayaklanırsam engel olmayacağı belliydi."P-pekala"mırıldanarak ayaklandım ve göz yaşlarımı içime doğru akıtırken yatak odamıza yada onun yatak odasına doğru ilerledim.

Fazlasıyla zordu...

Bavulun fermuarını kapatırken dolabın kenarına sıkışmış olan tişörtümü fark etmemle fermuarı tekrar açıp tişörte yönelmiştim ki arkadan uzanan el buna engel oldu."Onu bana bırak"Hızla kafamı sallayıp ondan uzaklaştım,olabildiğince hızlı davranmaya çalışıyordum çünkü öyle yapmazsam gidemeyeceğimi ve gecenin sonunda yine onunla aynı yatağı paylaşacağımı biliyordum.

Bavulu zorlukla yataktan kaldırıp yere indirirken kalbime bir sancı girdi,bunu cidden yapıyor olduğuma inanamıyordum.Hayatımda verip verebileceğim en zor kararı vermiştim.Ona bakmamaya çalışırken çenemden yumuşakça kavrayıp boşa çalıştığımı kanıtlamış oldu.Ben her ne kadar ona bakmamak için çabalasamda onunda gözlerimizi ayırmamak için çabaladığı belliydi.

Neden bana bunu yapıyordu ki,neden daha fazla acı çekmeme sebep olup vücudumun her bir hücresine iğne batırıyorlarmış hissine kapılmama sebep oluyordu ki?Ben içimden bana kalmam için bir şeyler söylemesini düşünürken o beni uçurumun kenarına sürüklenmemi sağlayacak bir soru sordu.

"Mutlu olmayacağını biliyorsun değil mi?"


"Sen salak mısın,ne diye böyle bir şey yaptın ki,acı çektiğin çok belli!"Niall'ın bağırması karşısında bir kaç bakış bize dönünce sinirle homurdandım.

Who is going to say first?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin