22-< Uyanış... >-22

9K 562 66
                                    

Not: Öncelikle belirtmem gereken bir şey var arkadaşlar ,oy sayımızın bir önceki bölüme göre düşük olması beni çok üzdü. O yüzden şöyle bir karar aldım. Bundan sonra her bölüm için, vote sınırım 35 olacak. Her ne kadar bu kadar okuyucu sayısına bu  vote sınırı az olsa da, devamlı oy veren arkadaşları zor durumda bırakmak istemiyorum.O yüzden eğer bir bölüm gecikirse, neden atmadığımı sormayın. Bunun yanı sıra devamlı olarak yorum yapan, okuyan arkadaşlara çok teşekkür ediyorum. Bu bölüm benden onlara gelsin. Herkese keyifli okumalar..

Ahmet Bey, telefonuna gelen mesajı belki de 100. kez okuyordu. Saat sabahın beşiydi.

''Hiç olmadığın kadar iyi bir baba ol ve oğluna sahip çık. Yaptıklarını anlat.. Anlat ki, çok geç olmadan yetişebilesin. Çocukluğundan beri yaptığı şeyi yapıyor.'

-Ahmet! Bu iş gittikçe tehlikeli bir hal almaya başlıyor artık dedi Buket Hanım  ve tedirgin bir şekilde kocasının hemen yanına oturdu. Senden ve benden başka kimsenin bu konuyu bilmediğini sanıyordum.

-Kimse bilmiyor zaten!

-O zaman bu mesajı nasıl açıklıyorsun? Kim yapmış olabilir böyle bir şeyi?

-Bilmiyorum.

-Ne yapacaksın peki?

-Yapmam gerekeni dedi Ahmet Bey ve hızlıca dışarı çıktı. Kapıda kendisini bekleyen şoföre bir açıklama yapmaya gerek görmeden, anahtarları elinden çekip aldı ve arabayı çalıştırdı. Ne yapması gerektiğini biliyordu. Mesajın şifresi, başkası için zor olabilirdi ama Ahmet Bey için oldukça kolaydı. Çocukluğundan  beri Ateşe mesafeli davranmıştı. Aslında mesafeli demek devede kulak kalırdı. Kesinlikle oğluna çok ama çok kötü davranmıştı. O zamanlarda da, tıpkı şimdi olduğu gibi, oğlunun tek sığınağı annesi olmuştu. Mesaj açık bir şekilde, Ateşin annesinin yanında olduğunu söylüyordu. Ahmet Beyin aklını karıştıran tek şey ise, bunu kimin yapmış olabileceğiydi. Yaklaşık bir yarım saat kadar araba kullandıktan sonra , sonunda karısının yattığı mezarlığa gelebildi. 

 Ben Ahmet Çetinim dedi. Ben hiçbir şeyden korkmam. Peki o zaman neden elim titriyor? diye sordu kendi kendine. Neden içimde böylesine büyük bir korku var? Neyden korkuyorum? Oğlumu kaybetmekten mi yoksa oğlumun gerçekleri öğrenmiş olmasından mı? Aklındaki soruların cevabını kendine verdiğindeyse, içinin titremesine engel olamadı. Önemsiyor muydu gerçekten onu? Bu kadar zaman sonra.. Birini önemsemeye mi başlamıştı gerçekten? Hayır dedi kendi kendine. Hayır. Ondan nefret ediyorum. Aklından geçirdiği son cümle bu olmasına rağmen, yine de oğlunu annesinin mezarına yaslanmış bir şekilde görünce, düşündüğünün tam tersini yaptı ve o yöne doğru koşmaya başladı. İçindeki korkunun tarifi yoktu.Belki de vicdan azabıdır dedi kendi kendine ve hemen mezarlığın yanına eğilerek, Ateşi sarsmaya başladı.

-Ateş! Ateş! Kalk! Kendine gel!

Oğlunun ses vermemesi üzerine bir iki dakika bekledikten sonra, nabzını kontrol etti. Yaşıyordu. O zaman neden uyanmıyordu?

-ATEŞ! Dedi oğlunu sert bir şekilde sarstıktan sonra. Kendine gel dedim sana! Lanet olsun dedi Ateşin elini tutarak. Buz gibi olmuşsun. ATEŞ! KALK DEDİM!

'-Kalk dedim sana!

Minik Ateş bir babasına bir de yerde ters dönmüş bir şekilde yerde duran bisikletine baktı. Belki en sevdiği oyuncağı  kırıldı diye ağlıyordu belki de parçalanmış dizlerinin acısından dolayı..

Platonik Aşkım (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin