-Hadi bakalım Ateş bey dedi hizmetçi kız ve elindeki turtaları Ateşin odasındaki masanın üzerine koyarak. Bu sefer ya sen öleceksin ya da ben! Umarım benden geç ölmezsin!
Funda böyle söyledikten sonra üç adım geri gitti ve turtaların göze çarpıp çarpmadığına emin oldu. Bunca yıldır Ateşin hizmetindeydi ve az çok onun sevdiği şeyleri öğrenmişti. Eğer Ateşin kardeşinden ve Stefandan fazla değer verdiği tek bir şey varsa o da lezzetli turtalardı. Odanın kapısını açtığı zaman, Ateşin dadısı Esma Hanım ve onun kucağındaki minik Hiraya burun buruna geldi.
-Esma Hanım?
-Senin ne işin var bu odada?
-Ateş Beyin playstationunun..kolu bozuktu. Tamirden geldi de onu getirdim.
-Seni bir daha bu odada görmeyeceğim dedi Esma hanım sert bir sesle.
-Emredersiniz efendim dedi hizmetçi kız ve hızlıca dışarı çıktı.
-Aybim yok mu? dedi Hira.
-Daha gelmemiş bebeğim
-Ben aybimi öjledim. Onu göymeden uyumam ama...
-Şen uyumamak için bahane arıyorsun ama dedi kadın gülerek.
-Banane... betlicem aybimiii. Aaaa... Eşma dadı, tuyta.. dedi Hira gülümseyerek. yiyebiyiy miyim?*
-Ama bir tane dedi kadın gülümseyerek.
-------------------------------
-Ateş beklesene ! Dedi Su koşarak. Nereye gidiyoruz?
-Babamın haberi olmalı!
-Ben bunu daha farklı hayal etmiştim dedi Su ve gözlerinin önüne, bir gelinlikle, Ateşin peşinden koştuğu bir hayal geldi. Ateş onu elinden tutuyor ve mutlulukla eve doğru sürüklüyordu. Tek taşı elinde parıldarken, Ateşin o muhteşem sesini duyuyordu.
-Babamın haberi olmalı!
-Su! dedi Ateş. Hadi!
-Yüzüğüm düşecek dedi Su kendini hayale kaptırarak ve Ateş dikkatli bir şekilde eine baktıktan sonra ekledi.
-Elinde yüzük filan göremiyorum!
-Senin yüzünden dedi Su sinirlenerek ve Ateşe tavır alarak elini çekti ve önden önden gitmeye başladı.
-Ne demek senin yüzünden dedi Ateş ona yetişerek!
-Ben.. Şey...
-Sen ne?
-Yüzüğümü senin yüzünden kaybettim. O kadar hızlı gidersen..
-Ben sana yenisini alırım. Hadi! Dedi Ateş ve babasının odasına geldiklerinde kapıyı çaldı.
-Girin!
Ahmet Bey, Her zamanki gibi asık bir surala masasında oturuyordu.
-Baba! Çok önemli bir şey hakkında konuşmamız gerek!
-Seni dinliyorum dedi adam ve gözlüklerini çıkardı.
-Baba! Nasıl söyleyeceğim bilmiyorum ama çok ciddi bir hafıza kaybı yaşadığımı farkettim. Su da buna şahit.
-Hı-hı dedi adam başını gazetesinden kaldırmadan ve Ateş şaşırarak Suya baktığında,onunda aynı tepkiyi verdiğini gördü.
-Anlamıyor musun baba? dedi Ateş sinirlerine hakim olmaya çalışarak. Hafızamı kaybetmişim diyorum sana!
-Saçmalama Ateş! Bu şımarıklıkların yetti artık!
-Ne şımarıklığı dedi Ateş. Bana inanmıyorsan Suya sorabilirsin dedi Suyu göstererek. Başından sonuna kadar benimleydi. Yaşadıklarımı o da biliyor. Ayrıca test yaptırdım dedi elindeki test sonuçlarını masaya çarparak.
Ahmet Bey, test sonuçlarını aldı ve incelemeye başladıktan sonra gülmeye başladı.
-Ne? Neden gülüyorsun?
-Ateş. Bende tıp okudum. Sen benim oğlumsun! Doktor olacak biri için, test sonuçlarını değiştirmek zor bir şey olmasa gerek!
-Baba! Sen aklını mı kaçırdın? Neden yapayım böyle bir şey?
-Neden olacak ! Dikkat çekmek için! Ateş! Bu kadar ağır bir yalanı söyleyen biri, çok rahat test sonuçlarını da değiştirebilir!
-Beni hiç anlamayacaksın baba! Dedi Ateş ve test sonuçlarını babasının elinden çekerek dışarı çıktı. Ateş çıktıktan sonra , Ahmet Bey telaşlı bir şekide telefonunu aldı ve bir numara çevirdi. İlk çalıştan sonra ise telefon açıldı.
-Önemli bir problemimiz var! Dedi adam sinirlenerek.
----------------
-Özür dilerim dedi Su. Bana inanmadı.
- Sen elinden gelen herşeyi yaptın .Bıktım dedi Ateş. Bazen herşeyi bırakıp gidesim geliyor!
-Sakın dedi Su aniden ve Ateş ona gülümsedi.
-Yani ben şey.. Öyle demek istemedim.
-Merak etme! Benimle dalga geçen şerefisizi bulmadan bir yere gitmiyorum.
-Ateş! Bak! Mantıklı düşün. Mektuplardan haberi olan biri sana oyun oynuyor olabilir?
-Bir şey mi biliyorsun dedi Ateş ve Su, ilk defa onun gözlerinde umudu gördü. Sanki mektupları yazan kişiyle, ona oyun oynayan kişinin aynı kişi olmadığına inanmaya dünden razı gibiydi. Öyle bir cesarete geldi ki konuşmaya başladı.
-Ateş.. Bak bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Aslında uzun zamandır söylemek istiyordum sana. O mektupları yazan kişi, başından beri be-
Ateşin odasından gelen çığlıkla, ikisi de neye uğradığını şaşırdı. Ateş, Esma Hanımın sesini duyduğu gibi yerinden fırladı ve neredeyse odasının kapısını kırarak açtı. Su da bir saniye bile düşünmeden onun peşinden koştu. İçeri girdiğinde ise o manzarayla karşılaştı.
-Esma Hanım, kucağında minik Hira ile birlikte, Ateşin yatağı üzerinde oturuyordu ve gözlerinden yaşlar akıyordu. Burnu ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. En kötüsüyse Hiraydı. Bembeyaz olmuş bir yüzle kadının kucağında yatıyordu ve ağzı kıpkırmızı kanla kaplıydı. Ateşinde kardeşinden aşağı kalır bir tarafı yoktu. Onunda rengi atmıştı ve ne tepki vereceğini şaşırmıştı. O da Su gibi ,böyle bir manzarayla karşılaşmayı beklemiyordu açıkçası.
-Ateş! Dedi Esma Hanım ağlamaktan boğuklaşmış bir sesle. Ateş... Hira! O öldü!
Hani hiçbir şeyin söylenemediği o anlar vardı ya, işte bu da öyle anlardan birisiydi! Esma Hanımın kurduğu son cümlenin üzerine, odaya derin bir sessizlik çöktü ve hiçkimse ağzını açmaya cesaret edemedi. Su, Ateşin gözünden bir damla yaş aktığını gördü ve içinde bir şeylerin paramparça olduğunu hissetti. Ağlıyor muydu? O da mı ağlıyordu?
İşte Su o an anladı. Bir insanın başına gelebilecek en kötü şey, sevdikleriyle sınanmaktı, ve ondan daha da kötü olan bir şey varsa, o da sevdiğin insan, çaresizlik içinde, sanki senden yardım istercesine gözüne bakarken, ne yapacağını bilememekti...
-Not: Lütfen bol yorum ve vote gelsin :D Hikayemizi boşlamayın bakalım :D Ayrıca yeni bölümü çarşamba günü saat 10 gibi atıcam :D Sevgilerimlee....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Platonik Aşkım (TAMAMLANDI)
ChickLitİlkokul birden beri aşığım oğlum ben sana! O silgi tozlarını da merak ediyorsundur eminim. Hani her öğrencinin söylediği bir söz vardır ya. Silgimin bittiğini hiç görmedim diye... İşte o silgi tozları, senin sonunu hiç göremediğin silgilere ait. Se...