Not: Bu bölüm Suyun ağzından anlatılmıştır. ( Çarşambayı bekleyemedim) :)
Evet. Tıpkı diğer insanlar gibi bende ne yapacağımı bilemediğim o anlardan birindeydim. Korkuyordum üstelik. Beni kendime getiren şey, Ateşin sesi oldu. O kadar sessiz bir biçimde konuşmuştu ki, neredeyse hayal olduğunu sanacaktım.
-Kardeşimi kurtar dedi kısık bir sesle.Lütfen Su...
İşte bu cümle toparlanmamı sağladı. Daha ben bile ne yaptığımı anlamadan, Esma Hanımın kucağından , minik kızı çekip aldım ve nabzını dinlemeye başladım. Nabız alıyordum, fakat çok yavaş...Hemen kalbini dinlemeye başladım. Atmıyordu. Bir yandan ağlarken diğer yandan da hızlıca kalp masajı yapmaya başladım. Yaklaşık beş dakika boyunca uğraştım ve sonunda kızın kalbinin tekrar atmasını sağladım. Gözyaşlarımı silerek cebimdeki telefonu çıkardım ve Ateşe uzattım. Belki şoka girmemesini sağlayabilirdim.
-Stefanı ara! Dedim hızlıca. Arabayı kapıya getirsin! Çabuk!
Ateş elimden telefonu o kadar hızlı bir şekilde kaptı ki bende inanamadım. Ateş telefonda hızlı bir şekilde durumu anlattıktan sonra, Hirayı kucağına aldı ve neler olduğunu anlamaya çalışan babasıyla yengeme bir açıklama yapmadan merdivenleri koşarak indi. Bende onu takip ettim. Hastahaneye geldiğimizde, daha önceden konuştuğum profesör bizi karşıladı. Ameliyathaneye kadar Hiranın peşinden gitsekte fayda etmedi. Sonuçta o kapı, üçümüzünde yüzüne kapandı. Ateş 3 saat boyunca tek kelime etmedi. Şoka girmiş olmasından korkuyordum.
-Ateş dedim yanına yaklaşarak ve beni susturdu.
-Sakın Su! Dedi elini kaldırarak. Sakın beni teselli etmeye çalışma.
-Herşey üst üste geldiği için çok üzgünüm dedim sessizce ve hiç beklemediğim bir şey yaparak elimi sıkıca tuttu. Yalnız olduğunu hissetmemesi için bende onun elini sıkıca tuttum.
-Belki bana kızacaksın ama her şey düzelicek dedim sessizce. Telefonu titreyince, elimi bırakmadan, diğer elini cebine götürdü ve gelen mesajı okuyunca yüzünün düştüğünü hissettim. Her zamanki gibi merakıma yenilerek sordum.
-Ateş? Ne oldu?
Elindeki telefonu, gelen mesajı görebileceğim bir şekilde tuttu.
''Önemli bir şey olursa haber ver! Kardeşine sahip çıkamadığın için seninle sonra görüşücez.''
-Kusura bakma ama baban şerefsizin önde gideni Ateş! Dedim o anki sinirle.
-Böyle bir şeyin kusuruna bakacağımı sanmıyorum dedi yüzünü buruşturarak. Ameliyathaneden çıkan hemşire, ikimizinde yerinden fırlamasına sebep oldu.
-Kardeşim...
-Çok kan kaybetmiş dedi hemşire kız telaşla. Acilen 0(-)RH kana ihtiyacımız var.
-Benim uymuyor dedi dedi Ateş telaşlanarak.
-Benim uyuyor dedim ve Ateşin bana umut dolu gözlerle baktığını gördüm.
-Lütfen beni takip edin dedi hemşire kız ve onun arkasından hemen sağ tarafta bulunan odaya girdik.
Elbetteki ne Ateşe ne de ona, sabahtan beri bir şey yemediğimi söylemedim. Kan torbası da gözüme küçük gelince, hiç sesimi çıkartmadım. Her şey gayet iyiydi ta ki içine benim kanım dolmaya başlayınca, genişleyen kan torbası gözümü korkutana kadar. Ateş korktuğumu anlayınca, elimi sıkıca tuttu. Gariptir ama sanki dayanmamı sağlayan ilahi bir güce sahipti. Onun elini tutarken kendimi güvende hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Platonik Aşkım (TAMAMLANDI)
Romanzi rosa / ChickLitİlkokul birden beri aşığım oğlum ben sana! O silgi tozlarını da merak ediyorsundur eminim. Hani her öğrencinin söylediği bir söz vardır ya. Silgimin bittiğini hiç görmedim diye... İşte o silgi tozları, senin sonunu hiç göremediğin silgilere ait. Se...