Öğleni bulduğumuz vakitte yürümeye devam ederken arama sihri yaptım yeniden. Sihrin dalgası yayılırken güney doğu yönünde bu sefer belirgin bir şekilde sihir algılayınca durdum ve bu sihre daha fazla yoğunlaştım. Patlamalar halindeki bu sihir, birkaç noktada birden yer alıyordu. İlerlemediğimi gören Kum, yanıma gelmiş ve beklemeye başlamıştı. Bu patlamaların devam ettiğini anlayınca durumu izah etmeye başladım.
— Benim ufak bir sihir yakaladığımı söylediğim yönde artık bize bir saatlik uçuş mesafesinde sihir patlamaları hissediyorum. Neler oluyor bilmiyorum; ama olağan şeyler yaşanmadığı açık. Ben, kontrol edelim derim. Zaten bunun için o yöne gidiyorduk.
— Kartal ne olacak?
— Bizimle uçacaktır; ama her ihtimale karşı gözünü kartaldan ayırmazsan iyi olur. Kartalla ilgili bir sorun olursa onun olduğu tarafımda bana üç defa vurman yeter.
Ben ejderhaya dönüşürken kartal hala üstümüzde süzülüyordu. Kapının dönüştüğü hayvanın belirsizliği eğlenceli ve hoş olsa da dönüşeceği hayvanı belirleyebilmek daha rahat olurdu diye düşündüm. Kum'un sırtıma çıkmasıyla havalanıp sihir patlamalarının olduğu yere doğru uçmaya başladım. Oraya doğru uçarken içimden bir ses acele etmem gerektiğini söylüyordu. Bu sihir patlamalarının pek de uzun süreceğini düşünmediğimden normalden daha hızlı uçmaya başladım. Neredeyse normal hızımın iki katıyla uçuyordum.
Sihir patlamalarının yaşandığı yere üç dakikalık bir mesafe kalmışken alan görüş mesafemizin için girmeye başladı. Küçük bir tepenin üzerinde artık şeffaflaşmış sarı bir kürenin içinde yanlarında aslan olduğunu düşündüğüm iki kişiyi seçtim. Bu kombin başka bir ihtimale yer bırakmayacak kadar onların yarışmacı olduğunu gösteriyordu. Sihirbazın oluşturduğu koruma küresinin dışında irili ufaklı yüzlerce yılan bulunuyordu. Özellikle bu yılanlardan dört tanesi belirgin şekilde diğerlerinden farklıydı. Devasa boyutlarda olan bu kapkara yılanların kuyruklarında çıngıraklı yılanlarda olduğu gibi boğumlar bulunuyordu. Yılanlardan birinin bu boğumlarından biri kara derisinin aksine bembeyaz parlıyordu. Uzunlukları on metreyi çok rahat aşan bu yılanlar, ağızlarını açmış kürenin üzerine zehirli ve asitli olduğunu tahmin ettiğim sıvı püskürtüyorlardı.
Sihirbaz saldırı küreleriyle bu yılanlara saldırırken, savaşçı da elindeki yayla küreye zehirli sıvı püskürten diğer yılanlara ok atıyordu.
Durum pek de iç açıcı görünmüyordu açıkçası. Koruma küresinin üstüne gelen sıvılar bir yeri yakar gibi buharlaşıp kaybolurken kürenin rengi de giderek açılıyordu. Kürenin bir anlık koyulaşan renginden sihirbazın koruma küresine de arada sihir yaptığı anlaşılıyordu; ama planladıkları sürpriz bir saldırı yoksa savunma saldırı karışık bu durumları ne kadar devam ederdi bilmiyordum.
Eğer vaktinde yetişir ve saldırıya ortak olursak üstünlüğü ele geçirip istediğimizi elde edebilirmişiz gibi geliyordu bana.
Bu esnada gözlerimin açılmasına neden olan olaylar başladı. Büyük karayılanlardan kuyruğunda ışıklı boğumu olan karayılan ağzını açınca ben tekrar sıvı püskürteceğini zannederken yılanın ağzından bir ışık seli boşandı kürenin üstüne. Bu esnada yılanın ışıyan boğumu sönmüştü. Tahminim kara derileri yoluyla güneşten aldıkları ışıkları boğumlarında topladıkları ve düşmanlarını etkisiz hale getirmek için kullandıklarıydı.
Neredeyse tamamen şeffaflaşan küre ortadan kalkmadan sihirbaz saldırmaktan vazgeçip tamamen savunmaya geçip savunma kürerliyle küreyi besleyince küre biraz daha görünür hale geldi.
Diğer üç karayılanın da kuyruklarındaki boğumlardaki ışıma da gözle görülür düzeye gelmişti. Tam bu esnada sırtımın sağ yanına üç defa dokunulduğunu hissettim. Bu, kartalla ilgili bir sorunumuz var demekti. Sağıma dönünce hızla yere doğru süzülen kartalı gördüm. Niçin hedefimize bir dakikalık bir mesafemiz kalmışken aşağı indiğini anlamamıştım; ama peşinden aşağı inmeye başladım. Kartal yere konduğunda ona yetişmiş ben de yere iniyordum. Yere inen kartal titredi silkindi ve kapıya dönüştü. Bunun tek bir anlamı vardı. Yarışmacılardan biri çağrı hakkını kullanmıştı. Tahminim, kendilerine yetişmeye çalıştığımız yarışmacılar yılanların saldırısına karşı koyamayınca çağrı haklarını kullanmışlardı. Kapının yanına geldiğimizde kapımızda sadece bir el izi vardı. Şaşırmıştım. Kum'a "Bu kadar çabuk inmemize rağmen çağrıyı daha önce kabul edenler mi oldu?" dedim şaşkınlıkla. Kum, artık elden bir şey gelmeyeceği için daha farklı bir yere odaklanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
13. KAPI - FIRTINA
FantasíaKitaplara düşkün Rüzgar'ın bir pazar günü kütüphanede kitap okurken açılan mavi kapıyla başlayan; büyüyle, sihirle, canavarlarla dolu on üç etaplık fantastik yolculuğu farklı dünyalara, farklı ırklara ve daha zorlu görevlere uzanarak devam ediyor.