Geldiğimiz diyar ne kadar sıradan ise burası da aksine bir o kadar sıra dışıydı. Hatta daha önce gördüğüm birçok yerden dahi çok daha dikkat çekici ve insanın gördüklerine dahi inanmasını güçleştirecek bir yerdi. Her şeyin; ama her şeyin kristalden olduğu bu yerde kapıdan geçtiğimiz yerde kalmış, hayranlık ve şaşkınlık karışımı bir duyguyla etrafa bakıyorduk. Daha doğrusu ben ve Kum bu durumdaydık. Gergedan yine kendi halinde sanki hergün bulunduğu yerdeymişçesine sakin ve rahattı. Her şey kristalden derken gerçekten de gökyüzü dışında her şey kristaldi burada; otlar, yapraklarına varıncaya kadar ağaçlar, nasıl uçabildiklerini anlamadığım kuşlar, zemin, karıncalar her şey kristaldi.
Üzerindeki şaşkınlıktan az buçuk sıyrılan Kum, "Devam edelim, yolda şaşırmak için yeterince vaktin olacak!" deyip doğuya doğru yürümeye başladı. Kum, sadece kristal yüzeyi gördüğünden ve daha önce de çok farklı şeyler gördüğümüzden gördüklerinin etkisinden çabuk sıyrılmıştı; ama onun hissetmediği benimse bu diyarın her tarafında hissettiğim yoğun bir sihir vardı ki bu benim şaşkınlığımı ikiye katladığından bunun etkisinden hemen sıyrılamamıştım. Bu sihrin arkasında kim varsa çok güçlü bir sihirbaz olmalıydı ve bu diyardaysa karşılaşmamak en doğrusuydu; çünkü iyi niyetli bir sihirbaz değilse, bu sihri yapabilen biriyle yapacağım mücadelede ne kadar dayanabileceğimi bilmiyordum. Böyle, etrafa bakıp kötü kötü senaryolar üretmenin bir faydası olmayacağını bildiğimden bunları bir kenara bıraktım. Yirmi otuz metre ilerlemiş Kum'a yetişmek için adımımı atmıştım ki Kum'la beraber ilerleyen gergedanın geri dönüp bana doğru gelmeye başladığını gördüm ve durdum. Kum da durdu ve geri dönen gergedana bakmaya başladı. Gergedan geldi, önümde durdu ve yere eğildi. Böyle bir şey beklemiyordum. Galiba üstüne binmemi istiyordu. Yine de emin olamadığımdan biraz okşayıp bekledim; ama hala beklediğini görünce üstüne çıkıp oturdum. Ben, oturup dengemi sağladıktan sonra kalktı ve hızlıca Kum'a doğru ilerlemeye başladı. Geride kalmamı istemiyordu galiba. Kum'a doğru giderken aklımda gergedanın onu da sırtına alıp almayacağı vardı. Kum'un yanına vardığımızda gergedan, sadece yavaşladı ve hızını Kum'a uydurdu. Durmak gibi bir düşüncesi yoktu. Zaten Kum'da da böyle bir beklenti yoktu, hiç sezmedim.
Bu şekilde süren yarım saatlik bir yolculuktan sonra dümdüz mavi bir kristal zeminin olduğu yere vardık. Sanki kristalden bir göl veya denize rastlamıştık. Hani normal bir bölgede olsak göle veya denize denk geldiğimizi söylerdim; ama bu kristal bölgede su nasıl olurdu hiç bilmiyordum; çünkü suya denk gelmemiştik ve suyun kristal hali nasıl olur onu da bilmiyordum. Ben, tam yere inip mavi kristal zemini kontrol edecektim ki gergedan hareket etti ve mavi zeminin üzerine geçip yürümeye başladı. Gergedan, zeminin üstünde olduğuna göre bu mavi kristal bölge su dışında bir şey olmalıydı; ama ne olduğunu pek de umursadığımı söyleyemezdim; çünkü bize bir engel çıkarmadığı sürece sorun yoktu. Kum da mavi alana girince üstünde bulunduğumuz alanın normal bir alan olmadığını anladık; çünkü Kum'un zemine bastığı yerde sanki aynanın üstüne basmışçasına görüntüsü altta belirmişti. Buraya kadar da her şey normal gibiydi; ama bu görüntünün teninin beyaz olması ise doğal olarak doğal değildi. Kum, yürüdükçe görüntü de onunla beraber hareket ediyordu; ama şaşılacak bir şekilde Kum, kendi görüntüsü yerine mavi alana girdiğinden beri durmadan yürüyen gergedanın görüntüsüne bakıyordu. Ben, gergedanın sırtında olduğum için gergedanın bastığı yere bakamamıştım. Kum'daki yansımayı görene kadar da bakma gereği duymamıştım ve yine bakmazdım; ama Kum, gözleri büyümüş bir şekilde gergedanın yansımasına baktığından artık bakmak elzem olmuştu. Ki merak duygusu normalin iki katı olan bir kişi olarak bakmadan durmam mümkün değildi. Eğilip hareket halindeki gergedanın yansımasına baktığımda yansımada beyaz bir gergedan değil de kapımızı görünce benim de gözlerim büyüdü. İşler hayli ilginç bir hal alıyordu. Öyle ki ayna gibi yansıtıyor olsaydı zeminde benim de yansımamın olması lazımdı; ama benim yansımam yoktu. Galiba sadece üstünde olunca yansımalar ortaya çıkıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
13. KAPI - FIRTINA
FantasiaKitaplara düşkün Rüzgar'ın bir pazar günü kütüphanede kitap okurken açılan mavi kapıyla başlayan; büyüyle, sihirle, canavarlarla dolu on üç etaplık fantastik yolculuğu farklı dünyalara, farklı ırklara ve daha zorlu görevlere uzanarak devam ediyor.