Kapıdan geçince Kum'u ve ona tatlı tatlı bir şeyler anlatan Kıvılcım'ı gördüm. Konuşmaya o kadar dalmışlardı ki beni fark etmemişlerdi. Yüzüme yayılan kocaman gülümsemeyle onlara doğru yürürken Kıvılcım'ın yanındaki, hangi tür olduğunu bilmediğim hayvan, kapıya dönüştü. Kapıyla birlikte daldıkları dünyadan çıkıp üstüne beni fark eden Kum ve Kıvılcım'ın yüzünde her şeyin bir anda meydana gelmesinin şaşkınlığı vardı. Yanlarına varınca Kıvılcım'a "Çok teşekkür ederim, hayatımı kurtardın!" deyince yüzüme, ne olduğunu anlamayanlara özgü o garipseyen ifadeyle baktı. Ne olduğunu anlatmak üzereydim ki etrafa rastgele serpiştirilmiş siyah taş bloklardan biri olan bir metre havada duran bizden beş metre ötedeki siyah taş bloktan yere atlayan Baykuş'u gördüm ve "Sonra anlatırım." dedim. Olaylar sadece onlar için değil artık benim için de hızlı gelişiyordu.
"Sen burada olduğuna, kapımız da ortaya çıktığına göre bu, yarışmayı siz kazandınız demektir, tebrik ederim sizi!" dedi, yanımıza gelip hafif eğilerek selam verdi, sonra da artık her şeyi geride bırakmış olmanın rahatlığıyla yavaş yavaş kapısına doğru yürümeye başladı. Selam verirken Kıvılcım'ın yüzünde hala "Neden bana teşekkür ettin?" bakışı vardı. Kıvılcım'ın aklına düşürdüğüm kurtla onu böyle merak içinde göndermek doğru olmayacağından kısıtlı süresine sığdırdığım iki cümleyle durumu ona anlattım.
Onlar gidip de kapıları kaybolduktan sonra Kum bana bakıp, "Çita, neden hala kapıya dönüşmedi ve ben, neden hala buradayım?" diye sordu. Normalde bizim kapımız da ortaya çıkmış ve Kum da dünyasına dönmüş olmalıydı; ama çitamız hala bıraktığımız yerde yatıyor ve kapıya dönüşecek gibi de durmuyordu. "Galiba o gerçek bir çita ve neden hala burada olduğuna gelirsek sorularının cevabını alma vaktin geldiği için buradasın ve birazdan burada yaşanacaklar sorularının cevabı olacak." dedim. O anda da dört beş metre ötemizde bir kapı belirdi ve kapıdan içeri pelerinine sarınmış yetmiş yaşlarında yaşlı; ama dinç biri girdi. Gelen kişi, sihirbazbüyücüydü; ama Kum, onu hiç görmediğinden olası saldırı ihtimaline karşı kılıçlarını çıkarıp savunma durumuna geçti. "O, sihirbazbüyücü!" deyince Kum, daha önce hiç görmediği; ama sürekli duyduğu sihirbazbüyücüye gözlerini alamadan bakakaldığından kılıçları elinde kalakalmıştı. Sihirbazbüyücüyü fark eden miskin çitamız ise tüm miskinliği sanki o ana kadarmış gibi kalkıp sihirbazbüyücüye doğru koşturdu. Sihirbazbüyücü, gelip pelerinine sürtünen çitanın başını okşarken bana bakarak konuşmaya başladı.
— Tüm cevaplara birazdan sahip olacağını bilsen de yine de birkaç soruna cevap isteyeceksin değil mi? (Beni ve kendisini göstererek) Malum insan en iyi kendi huyunu bilir.
Kum, biraz işkillenmiş; ama tam kestirememenin getirdiği belirsizlikle dikkatli dikkatli sihirbazbüyücüye bakıyordu. Onüçlerden biri olarak bildiği sihirbazbüyücüyü görmeyi hiç beklemediğinden gözleri sürekli ondaydı. Yalnız, birazdan o gözlerin hiç açılmadığı kadar açılacağından da habersizdi.
— Gece ve Mavi'ye sevgim değişecek mi?
— Hayır, nasıl ki Rüzgâr ve Fırtına olarak birleştiğinde değişen bir şey olmadıysa bunda da değişen bir şey olmayacak.
— Yetmiş yaşında görünmeye gerek var mı?
"Hayır, bu, içeri girdiğimde Kum'un aklı çok karışmasın diye aldığım bir önlemdi ve bir de Kum da hak verecektir insanlar, yaşlı insanlara saldırmaktansa yardım etmeyi, yardım etmiyorsa da karışmamayı tercih ederler." deyip yaş olarak benimle aynı yaşa gelince Kum'un gözleri açılmaya başladı; çünkü artık yavaş yavaş işin nereye gittiğini anlamaya başlamıştı; ama buna bir türlü inanamıyordu. Yıllardır tanıdığı ve iki yarışma boyunca yan yana yürüdüğü insanın gerçek kimliği, gerçek olamayacak kadar uzak duruyordu kendisine. Kum'un şaşkınlıktan açılmış gözleri, benim ve sihirbazbüyücü arasında gidip gelirken sorularıma devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
13. KAPI - FIRTINA
FantasyKitaplara düşkün Rüzgar'ın bir pazar günü kütüphanede kitap okurken açılan mavi kapıyla başlayan; büyüyle, sihirle, canavarlarla dolu on üç etaplık fantastik yolculuğu farklı dünyalara, farklı ırklara ve daha zorlu görevlere uzanarak devam ediyor.