Dairenin içindeki görüntünün bulunduğu yerdeydik; ama ilk bulunduğumuz yerden ne kadar uzağa gelmiştik bilmiyordum; çünkü başkasının oluşturduğu bir kapıdan geçince kat ettiğimiz mesafeyi anlayamamıştım. Bildiğim, ortamın nerdeyse tamamen değişmiş olmasıydı. Yine dağlık bir bölgede olmamıza rağmen yüzeyde artık siyaha yakın koyu kahverengi bir toprak zemin tek tük ağaçlar ve yerden biten beş on santimlik otlar vardı; ama bunlar da çok normal sayılmazdı. Bu bitkiler ışığın daha az olduğu yerlerde siyah zannedilecek kadar koyu yeşil bir renge sahiptiler. Ben, yarışmadan gelen alışkanlıkla çevreyi kolaçan ettiğimden Elir'in konuşmasıyla ona döndüm.
— Burası güllere en fazla yaklaşabileceğimiz yer! İlk karşılaştığımız anda söylediğim gibi bizim de karşılaşmak istemediğimiz varlıklar var bu dünyada ve bunlardan bazıları da gülün olduğu yerde bulunuyor. Bu varlıklar çok tehlikeliler ve ayrıca koku duyuları da fazla gelişmiş. Güllere yaklaşmak isteyenlere karşı da fazlasıyla saldırganlar.
— Tehlikeli derken?
— Burada gül böceklerinden ve gül kurtlarından bahsediyoruz. Gül böcekleri, zehirli iğneleri olup uçabilen böceklerdir. Soktuklarında beş saniyede öldürecek kadar güçlü zehirleri vardır. Gül kurtlarına gelirsek bunlar da genellikle yerin altında yaşayan, çeneleri çok güçlü, gülün köklerindeki sıvılarla beslenen varlıklardır. Salyaları en az gül böcekleri kadar zehirlidir ve ayrıca her ikisinin de zehirlerinin sihri etkisiz hale getirme özelliği vardır. Çok tehlikeli bu iki türün de tek besin kaynağı bu güller olduğundan güllere yaklaşmak isteyenlere karşı fazlasıyla saldırganlar.
— Peki, kokuya karşı aşırı hassaslarsa nasıl yaklaşacağız?
— Üç gün boyunca güllerin bulunduğu bölgenin etrafında giderek küçülen bir daire çizerek onlara yaklaşacağız ve gece uyurlarken artık bir nebze bizim kokularımıza alışkın olacak olup artık bizim kokularımıza uyanmayacağını düşündüğüm bu varlıkları çok rahatsız etmeden gülü alıp çıkacağız. Bu arada bir şey daha gül kurtları seslere karşı da çok hassaslardır.
— Bir bu eksikti! Peki, ya uyanırlarsa?
— O zaman savaşmak zorunda kalacağız ki bu içine düşebileceğimiz en kötü durum. Bu yüzden önümüzdeki üç gün boyunca yürümek son gün de konuşmak yok!
"Ne yapalım uçalım mı!" diyerek hafif alaylı bir tonda cevap verince Elir'in cevabı da aynı ses tonuyla geldi.
— Görmediğim kanatlarınız varsa da hayır!
Elir, eğilip toprağa dokununca yerden hafifçe yükseldiğimi hissettim. Yere bakınca ayaklarımın altında duran sıvımsı haldeki kömürü gördüm. Çok geçmeden de üç günlük daralan turumuz başladı. Tur esnasında iki yere odaklanmıştım. Elir'in etrafında dönen kapımızın içinde olduğu siyah küreye ve karşılaştığımızdan beri tek kelime etmemiş olan İrle'ye. İrle'de çözemediğim bir gariplik vardı. Sürekli gel beni çöz diyen; ama bir türlü çözemediğim bir gariplik. Turun ilk gününde İrle'ye birkaç defa soru sormaya çalışsam da bir türlü cevap alamadım ve üçüncü sorumda bana sinir olmuş bir şekilde bakan Elir'le karşılaşınca İrle'yle bir daha konuşmaya çalışmadım. Artık alanı iyice daralttığımız ve gecesinde gülü almaya çalışacağımız; ama çok sıkıcı bir duruma gelmiş olan turumuzun üçüncü gününün sabahında ensemde bir karıncalanma hissettim. "Bu hiç iyi olmadı!" dedim kendi kendime ve iyice yaklaştığımız için artık herhangi bir sese tahammülü olmayan Elir'e bir şekilde durumu anlatmam gerektiğinden ve aramızdaki mesafe de hiç değişmediğinden sihirbaz olduğundan onda da işe yaramasını umarak zihin yoluyla konuşmaya karar verdim. Yoksa tüm riskleri göze alıp konuşmam gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
13. KAPI - FIRTINA
FantasiKitaplara düşkün Rüzgar'ın bir pazar günü kütüphanede kitap okurken açılan mavi kapıyla başlayan; büyüyle, sihirle, canavarlarla dolu on üç etaplık fantastik yolculuğu farklı dünyalara, farklı ırklara ve daha zorlu görevlere uzanarak devam ediyor.