Gözcünün yüzündeki gülümseme kaybolup yerini sessizliğin ve kararsızlığın karışımı gölgelenmiş bir yüz alınca "Bir tırtıl ne kadar sorun olabilir ki?" demekten kendimi alamadım.
— Bundan tam yedi yüz elli sene önce sihir ve büyü yeteneği olan insanların, ejderhaların, trollerin, elflerin, cücelerin, avaların ve daha pek çok ırkın katıldığı güç savaşlarında bu gezegen, sihri ve büyüyü kendi egemenlikleri altına almaya çalışan sihirbazların ömür boyu sürgüne gönderildiği gezegenlerden biri oldu. Avalar ve aktrollerin sürgün edildiği bu gezegene biz de onların gözcüsü olarak görevlendirildik.
Hiçbir kitapta okumadığım ve duymadığım bu savaş dolayısıyla merak duygum, sel olup önüne kattığı heyecan ve şaşkınlıkla Lien'e doğru akarken, durum çok ilginç geldiğinden anlatılanları ağzı açık dinlemeyi bırakıp dayanamayıp araya girdim.
— Yani bu gezegendeki herkes ömür boyu sürgün mü burada?
Yüzündeki gölgelenme, sorumla birlikte yerini, hafif kırık bir tebessüme bırakırken Lien, "Hayır, buradakiler sürgün değiller. Buradakilerin ilk ataları sürgündü." dedi.
— Yedi yüz elli yıl önce buraya ömür boyu sürgüne gönderilenlerin gözcülüğü için görevlendirildiyseniz ve buradakiler sürgün değilse neden hala buradasınız?
— Buraya avalar ve aktroller dışında bir de tek başına bir insan gönderildi. Savaşın en güçlü sihirbazlarından olan bu kişi inanılmaz bir şekilde hala yaşıyor ve biz gözcüler de ortalıkta yarı meczup bir halde dolaşan bu sürgün dolayısıyla bu gezegene gelmeye devam ediyoruz.
— Peki, bu durumun bizim için sorun olan kısmı nedir?
— Bu gezegenin trollerden, avalardan ve bizden önceki canlı varlığını; yılan, kertenkele gibi sürüngen hayvanlar, akrep gibi zehirli böcekler, kelebekler ve dikenli birkaç çeşit bitki oluşturuyordu. Ataları gibi sihirbaz olan avalar ve aktrollerin ana besin kaynaklarından biri de sizin bulmak için geldiğiniz bu tırtıllar.
Anlatacakları belki çok kısa sürecekti; ama dayanamayıp sürekli araya girdiğimden uzuyordu. Konunun dallanıp budaklanmasına aldırmadan tekrar araya girdim.
— Peki, bu ormanlık alan?
— Buraya gelirken yanımızda getirmemize izin verilen tek şey, ağaç fideleri ve bu ormanlık alanlar bu fidelerin sonucu. Konuya geri dönersek, bu gezegende en büyük problem besin. En küçük canlı bile tüketiliyor ve bu nedenle çok değerli. Aradığınız tırtıllar, aktroller için; tırtılların büyümüş hali kelebekler de avalar için çok değerli besin kaynağıdır. Bu yüzden birbirlerini bile öldürmekten çekinmeyen bu yaratıkların, bir tane olsa bile yiyeceklerine dokunmanıza izin vereceklerini sanmıyorum.
"Avaların ne yediğini bilmiyorum; ama troller bildiğim kadarıyla çok pisboğazdırlar, sihirbazı yememiş olmaları ise çok ilginç!" dedim gülerek.
— Aktroller gerçekten de çok pisboğazlar. Avaların ölülerini hatta bazen kendi ölülerini bile yiyecek kadar pisboğaz, mide bulandırıcı olabiliyorlar; ama söz konusu bu meczup olunca hem aktroller hem de avalar ondan uzak duruyorlar.
— Peki, neden bu tırtıllara mücevher tırtılı deniyor?
— Çünkü buradaki tırtıllar, bitkilerden beslenmek yerine mücevherlerden besleniyorlar ve olağanüstü bir şekilde bu tırtıllar, kozalarından çıkıp kelebeğe dönüştüklerinde hangi mücevheri yemişlerse onun rengine sahip oluyorlar. Öldüklerinde de yedikleri madenlerin katılaşmasıyla o madene dönüşüyorlar; ama tabii bu duruma gelebilen kelebek sayısı çok az. Bu gezegende daha çok safir bulunduğundan mavi kelebekler daha yaygın. Buraya gelen gezginlerin bazıları mücevher için gelse de çoğunluğu tırtıllar ve kelebekler için gelir; ama buraya ikinci sebepten gelip de geri dönebilen gezgin olmadı.
Bu da neden Lien'in yüzünün gölgelendiğini açıklıyordu.
— Anlattıklarından çıkardığım, maden olan bir bölgeyi bulursak tırtılları da bulmuş olacağız.
"Evet, doğru; ama bu, aynı zamanda avaları veya aktrolleri, belki de her ikisini birden bulmanız demek. Bu gezegende tırtılları bulmak kolay; ama elde etmek zor, neredeyse imkânsızdır. Bu kısımda size tek tavsiyem şu!" dedikten sonra birkaç saniye sustu ve iyice odaklandığımıza emin olunca tekrar konuştu. "Eğer bir mecburiyetiniz yoksa, hayatınız buna bağlı değilse bu gezegenden ayrılın; ama illa ki kalacaksanız meczuptan uzak durun. Bugünlerde ilginç bir havası var. Avalardan ve aktrollerden de uzak durun demek isterdim; ama isteseniz de istemeseniz de karşılaşacaksınız!"
— Sen, gözcü olarak bizi kontrol amaçlı yanımızda olmayacak mısın?
— Hayır! Zaten bu kadar çok şey anlatmamın sebebi de size inanmamdı. Biz gezginler için değil sürgünler için buradayız. Sürgüne yardım etmediğiniz, işleyişi bozmadığınız sürece sorun yok.
Lien'in etrafında belirmeye başlayan beyaz ışık onun artık gideceğini gösteriyordu. Bu yüzden Kum araya girip galiba eksik bıraktığım yerler için birkaç soru daha sordu.
— Buraya en son ne zaman bir gezgin geldi?
— İki yıl önce; ama maalesef dediğim gibi dönemedi!
— Sizden habersiz birilerinin gelip gitmesi mümkün mü?
— İmkânsız! Bu gezegene gelen herkesten haberimiz olur; çünkü gezegenle organik bağımız olduğundan bu gezegendeki herkesi algılayabiliyoruz.
Galiba konuşmanın sonuna gelmiştik; çünkü Lien'in etrafında ışık o kadar yoğunlaşmıştı ki onu zor seçiyorduk; ama gitmeden ufak bir yardımda daha bulunabileceğini düşünerek atıldım.
— En yakın safir bölgesi ne tarafta?
Seçebildiğim kadarıyla gülümsedi ve elini geldiği yönü işaret ederek "Kuzeye doğru giderseniz en yakın safir bölgesine olmasa da en tenha safir bölgesine ulaşmış olursunuz. En azından ben gelirken öyleydi! İyi şanslar, derdim; ama şanstan daha fazlasına ihtiyacınız olacak!" deyip cümlesini bitirdiğinde artık bir ışık topunun içindeydi ve görünmüyordu. Işık topu havalanıp geldiği yönün tersine uzaklaşıp gözden kaybolurken Kum'a döndüm ve ne düşündüğünü sordum.
— Buraya ilk gelenlerolmamız kimsenin son etaba ulaşmadığı anlamına gelir ki bu bizim için iyi haber.Bu gezegendeki herkesin sihirbaz olması ve aradığımız tırtılın onların yiyeceğiolması ise kötü haber. Daha fark edilmemişken mümkün olduğunca hızlı birşekilde safir bölgesine ulaşıp tırtılı alıp bu gezegenden çıkmak en sağlıklısı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
13. KAPI - FIRTINA
FantasíaKitaplara düşkün Rüzgar'ın bir pazar günü kütüphanede kitap okurken açılan mavi kapıyla başlayan; büyüyle, sihirle, canavarlarla dolu on üç etaplık fantastik yolculuğu farklı dünyalara, farklı ırklara ve daha zorlu görevlere uzanarak devam ediyor.