HATIRA TAŞI - Korumalar

50 11 16
                                    

Kuzeybatıya doğru uçarken, Gece'ye dair hatıralarımı kaybetme korkusu Gece'yi kaybetme korkusuna dönüşüp yavaş yavaş beni ele geçirirken içimdeki pişmanlık da dipsiz bir kuyuya dönüşüyordu. Bu etaba kadar Kum'la birçok zorlu görevin üstesinden gelmiştik ve bunun üstesinden de bir şekilde gelebilecekken bu etapta neden böyle bir şey yaptığıma bir türlü akıl sır erdiremiyordum. Kafam ve kalbim böyle karmakarışıkken yanından geçtiğimiz adalar bile yeterince ilgimi çekmiyordu. Tek düşüncem bir an önce 23'e ulaşıp taşı alıp içimdeki kaybetme korkusundan ve beni kavuran pişmanlıktan kurtulmaktı.

Büyüklükleri birbirinden farklı on adayı geçtikten sonra nihayet 23'e ulaştık. B612'nin yirmi kat büyüklüğündeki bu gökyüzü adasının sakinlerinin bizi görmesini istemediğimden iç kısma girmeden adanın kenarına indim. Ağaçların iç yamaca göre daha seyrek olduğu büyükçe bir tepenin dış yamacındaydık. Niyetimiz kimseye görünmeden yakalanmadan gizlice taşı alıp gitmekti.

Ben, insana dönüşürken ejderha da tekrar kelebeğe dönüştü; ama bu sefer rengi siyahtı. Çevreye çok da ters düşmeyen neredeyse uyumlu bir rengi vardı. Aslında bu büyüklükte hangi renk olsa çok da problem olmazdı; ama yine de bu renk daha doğrusu kelebek beni rahatsız etmişti. Bu rahatsızlık içimde giderek büyüyen pişmanlık ve kaybetme korkusundan mı kaynaklanıyordu anlayamamıştım; ama yine de kapıda beni rahatsız eden bir şeyler olduğundan emindim; ama ne olduğunu çıkaramıyordum.

Havada uçuşan siyah kelebeği bir yana bırakarak, cebime koyduğum hatıra taşını çıkardım ve taş üzerinden arama sihri yaptım. Taşı geri vermek istediğimde Berg, pis pis sırıtıp "Bu taşlar sizdeyken taşları daha kolay bulur, diğer taşlarla da karıştırmazsınız!" demişti ki onun bu yarı alaylı sözlerini ve tavrını görmezden gelmek, elinde tuttuğu taşın içine kendi elimle koyduğum Gece'ye ait hatıra olmasa mümkün olmazdı. Bir parçası bizde olunca taşın yerini bulmak gerçekten de çok kolay olmuştu. Kısa sürede taşın yerini tespit ettiğimi gören Kum, "Taşları aldığımız iyi olmuş." dedi. İçimdeki pişmanlık, Gece'yi kaybetme korkusu olmasa gönül rahatlığıyla ona katılırdım.

— Umarım çok uzak bir yerde değildir?

— İnerken gördüğüm kadarıyla bu tepeyi aşıp çayırlık alanı ve gölü geçtikten sonra karşımıza çıkacak dağa ulaşmamız lazım. Yani taş için kuzeybatı yönünde yaklaşık on beş kilometre gitmemiz gerekecek.

— Gidelim o zaman!

Kum önde ben arkada seyrek meşe ağaçlarının arasında, rüzgârın sağa doğru eğdiği çayırların arasından hızlı; ama dikkati elden bırakmadan yukarı çıkmaya başladık. Yarım saatlik sorunsuz bir tırmanıştan sonra tepeye vardığımızda güzergahımız daha net bir şekilde önümüzde belirdi. Hızımızı kesmeden meşe ağaçlarının, kimi yerde sıklaştığı kimi yerde seyreldiği yamaçtan aşağı inmeye başladık. Aşağı doğru hızlı adımlarla inerken ensemde bir karıncalanma hissettim. Bu, bizim fark edildiğimiz ve bizi her kim izliyorsa bunu iyi niyetle yapmadığı anlamına geliyordu.

— Galiba yakalandık, her an saldırıya uğrayabiliriz!

— Bir planın var mı?

Ben, "Hayır!" deyince Kum, "O zaman koşmaya başla!" dedi ve yamaçtan aşağı doğru koşmaya başladı. Bizim koşmaya başlamamızla birlikte sol üst tarafımızda borudan çıktığı düşündüğüm bir sesin ormanlık alana yayılması bir oldu. Yarım saatte çıktığımız tepeyi beş altı dakikada inip göle kadar alabildiğine uzanan çayırlık alana varıp koşmaya devam ettiğimiz esnada üç yüz metre ötede sol tarafta ormanlık alandan çıkan boynuzları yarım metreyi bulan bembeyaz geyiği ve üzerindeki elfi gördüm. Elf, elindeki hayvan boynuzundan yapılma boruyu peş peşe üç defa üflediğinde yerimizin kesinliğini belli ettiğini anladım. Beyaz geyiğin ardından ormandan çıkan dört elf ellerinde yaylar hızla bize doğru koşarken, geyiklerinin olmaması iyi, diye kendime teselli versem mi vermesem mi bilemedim. O kadar hızlı koşuyorlardı ki aramızdaki mesafenin kapanmaması imkânsızdı. Elflerle uğraşmak istemiyordum; ama ne yapacağıma da tam karar verememiştim. Ben, böyle kararsız ne yapacağımı bilemez haldeyken önümden vınlayıp geçen ok beni kendime getirdi. Göl ile çayırlık alan arasındaki mesafe çok fazlaydı ve bu hızla bile on beş yirmi dakikadan önce gelemeyeceklerini düşünerek araya biraz mesafe koymanın iyi olacağını düşünerek Kum'un iki metre önüne kapı açıp çıkışı göl kenarına yakın bir yere verdim.

13. KAPI - FIRTINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin