Kapıdan geçtiğimizde kendimizi, dalgalı bir denizin kenarındaki üstü kara bulutlarla kaplı bir dağın üst yamacında bulduk. Gözümüzün alabildiği her yer, koyu lacivert bir su örtüsü ile kaplıyken üzerinde olduğumuz toprak parçası da üzerindeki kara bulutlar dolayısıyla koyu yeşil bir renge bürünmüş çimen örtüsüyle kaplıydı. Ağaç namına ufak bir çalı parçasının bile olmadığı bu yerde çimenin yeşeremediği taş ve kaya parçalarını da yosunlar kaplamıştı.
Kendimi burada sanki yalnız kalmış, yalnız bırakılmış gibi hissediyordum. Bu duygu nasıl gelip içime işledi, yerleşti bilmiyordum. Üstelik geçen her saniyeyle birlikte gittikçe çoğalan bir duyguydu. Bu duygu beni daha fazla zehirlemesin diye Kum'a döndüm; çünkü yanımda olmasına rağmen birinin yanımda olduğunu görmeye ihtiyacım vardı ve gerçekten de onu görmek beni rahatlattı, sakinleştirdi. Gözlerini ufka dikmiş etrafı inceliyordu. Büyük ihtimalle başka kara parçası olup olmadığına bakıyordu. Yanında kocaman boz bir kurt duruyordu. Arka ayakları üzerine oturmuş bana bakıyordu. Kurttan gözlerimi ayırıp zirveye doğru baktım. Çok da uzak değildik. Yarım saatlik bir tırmanışla ulaşırdık.
Zirveye odaklanmış olduğumu gören Kum, "Bakalım, yukarıda ne var?" dedi ve tırmanmaya başladı. O, tırmanırken kurt doğruldu, bana baktı, döndü ve onun arkasından tırmanmaya başladı.
Önden çıkmamıştım; çünkü gelip insanın içine yerleşen bu büyük boşluğun neden olduğu yalnızlık ve tek başına bırakılmışlık duygusundan onları görerek kurtulabiliyordum. Yanımda birilerinin olduğunu bilmek güzeldi; ama onları görebilmek daha güzel ve rahatlatıcıydı.
Dağın zirvesine varınca beklemediğimiz, en azından beklemediğim, bir manzarayla karşılaştık. Üzerinde bulunduğumuz dağ bir adada bulunuyordu ve neredeyse adanın yarısını oluşturuyordu. Dağın arka kısmında da deniz alabildiğine uzanıyordu. Sanki birileri su kıtlığı yaşamış ve bunu öğrenen biri de bir daha su kıtlığı yaşanmasın diye gezegene bulabildiği tüm suyu boşaltmıştı. İşin kötü tarafı yakınlarda başka bir toprak parçası bulunduğuna dair de hiçbir işaret yoktu. Zirvede beklenmedik olan ise dağın, derinliğini kesinlikle yukarıdan kestirilemeyen bir gölü olan derince bir kratere sahip olmasıydı.
Çevremizin tamamen suyla kaplı olduğu bu yerde üstünde olduğumuz adanın gezegendeki tek kara parçası olmamasını dileyerek arama sihri yaptım. Mavi dalgalar peş peşe yayılırken içimdeki endişenin gerçekleşmemesini umarak beklemeye başladım. Aradan on dakika geçtikten sonra dalgalarım gelip beni buldu. Tüm gezegeni dolaşan bu dalgalar, hiçbir şeye denk gelmeden geri dönmüşlerdi. Arama sihri, içimdeki kötü hissi gerçek kılmaktan başka bir işe yaramamıştı. Tüm gezegenin suyla kaplı olduğu bir yerdeydik. Hatıra taşını aldığımız gezegen de tamamen suyla kaplıydı; ama orada gökyüzü adaları vardı. Burası ise tek varlığı küçük bir ada olan hayatın bile başlamaya üşendiği bir gezegendi sanki ve bu gezegen bize iki seçenek sunuyordu: Ya siyah inci bu ufak kara parçasındaydı, onu kolayca bulacaktık ya da buranın dışındaydı, bir gezegen dolusu suyun içinde onu nasıl bulacaktık onu bilmiyordum. Samanlıkta iğneye denk gelmek, bu yarışmada kolay bir göreve denk gelmekten daha olasıydı.
Bir saate yakın süredir bu gezegende olmamıza rağmen Kum'la doğru düzgün konuşmamıştık. Şartlar kötü de olsa diğer etaplarda bulunduğumuz yer hakkında konuşurduk; ama arama sihri sonrası hiçbir şey sormamıştı. Ben de bulunduğumuz yer hakkında konuşmayı gereksiz bularak "Ne yapacağız?" diye sordum.
— Yukarı çıkarken senin de fark etmiş olacağın gibi ada yüzeyinde bir şey bulmamız pek olası görünmüyor. Kraterin içindeki göl, inciyi bulabileceğimiz en uygun yer gibi görünüyor. Dolayısıyla yapacak sadece bir şey var, o da göle bakmak!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
13. KAPI - FIRTINA
FantasyKitaplara düşkün Rüzgar'ın bir pazar günü kütüphanede kitap okurken açılan mavi kapıyla başlayan; büyüyle, sihirle, canavarlarla dolu on üç etaplık fantastik yolculuğu farklı dünyalara, farklı ırklara ve daha zorlu görevlere uzanarak devam ediyor.