Arkadaşlar merhaba, bu benim ilk hikayem. Çok uzun bir zaman önce başladığım ancak zamansızlıktan dolayı devam edemediğim fakat şimdilerde sizlerle paylaşmaya değer gördüğüm bir hikaye. Emek verilen her şey gün yüzüne çıkmalı. :)
Umarım sizler de beğenirsiniz.
Sizlerden ricam yalnızca şudur, lütfen ilk bölüme bakarak bütün hikayeyi değerlendirmeyin ve diğer bölümlere de bir şans verin. Çünkü her hikayenin ilk bölümü giriştir, olayları anlamanız ve içine girebilmeniz amacıyla yazılır ve ilk planda hiçbir hikayenin, kitabın veya filmin başlangıcında büyülenmezsiniz. Bunun için konuyu anlamak gerekir önce. Bu nedenle ilk dikkat edilmesi gereken şey yazım kurallarına uyulup uyulmadığı, cümlelerin mantıklı kurulup kurulmadığı ve okuyucuyu etkileyip etkilemediği olmalıdır.
Hikaye süresince, olumlu olumsuz her eleştiriye açığım. Yalnızca tek bir şart ile, o da saygı çerçevesinde olmak kaydıyla. Saygı boyutunda anlaşabilirsek, düşünceleriniz benim için oldukça önemli. Yalnızca bana veya hikayeye yaptığınız yorumlar değil, birbirinize yaptığınız yorumlar da bir o kadar önemli. Lütfen bu konuda hassas olalım. Şimdiden teşekkürler.
İyi okumalar. :)
*
Sabırsızca saatime bakarken, başımı kaldırıp sesimi hafifçe yükselterek bir türlü gelmek bilmeyen arkadaşıma seslendim.
"Acele et Duygu, tüm gün seni beklemeyeceğim."
"Geldim."
Duygu'yla birlikte toplantı salonundan çıktığımızda herkes dağılıyordu yavaş yavaş. Tam karşımızda ruh kullananların odası vardı. Onlar da dağılmaya başlamışlardı. Kapıdan çıktığımızda Deniz'le göz göze geldik. Deniz'inki biraz çapkın olmakla beraber resmi bir selamlaşma idi, hemen ardından merdivenlerden inmeye devam ettik.
Sorusu üzerine Duygu'ya döndüm:
"Bugünkü partide ne giyeceksin?"
"Bilmiyorum, bir şeyler bakınacağım. Sen ne giyeceksin?"
"Sanırım kırmızı elbisemi giyerim."
"Mert'in doğum gününde aldığın mı?"
"Evet."
"Üzerinde güzel duruyor."
"Kesinlikle!"
"Mert de geliyor mu?"
"Evet, tabii ki. Tüm 3.sınıflar partide olacak Azra, Mert neden olmasın?"
"Ne bileyim, kafası bozuk değil miydi onun?"
"Artık daha iyi."
Yurda kadar birlikte yürüdükten sonra Duygu bana döndü.
"Sen gir, ben önce Mert'in yanına gideceğim. Şimdi hatırladım, birlikte yapmamız gereken bir şey vardı."
"Tabii, acaba ne?"
Bana kurnazca güldü.
"Fesat olan sensin."
"Hı hı, evet. Hadi git."
"Yurda geldiğimde görüşürüz."
O erkekler yurduna giderken ben de bizimkine girdim. Odama girince yatağıma uzanıp biraz kafamı dinlendirmek istedim. Epey yorulmuştum.
Ateş Kullanıcıları Kulübü'nün başkanıydım. Bu yüzden bugünkü toplantıya liderlik etmek zorundaydım ve yorucu geçmişti.
Okul henüz 1 hafta önce açılmıştı. Ve ondan önceki 1 haftada da vampirlerin yerleşim yerlerinden birinin -bizim- çok yakınlarına bir saldırı düzenlenmişti. Herkes panik içindeydi. Tüm öğrenciler dört bir yandan bağırıyordu. Herkes saldırıya geçmemiz gerektiğini söylüyordu. Belki de haklıydılar evet. Hiçbir zaman kaçmak taraftarı olmamıştım, savunma yapmaktansa saldırı yapmayı tercih ederdim. Ama işler değişmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığı
FantasySıradan hayatının ona vermiş olduğu avantajları sonuna kadar kullanarak başarılı bir hayatın merdivenlerini birer birer tırmanıyordu Azra. Genç, başarılı ve oldukça azimliydi. Yetenekleri onu devamlı üstlere taşırken hiç beklemediği bir anda hayatı...