2. bölümden herkese merhabalar. Umarım keyifle okuyacağınız bir bölüm olur.
Okuduktan sonra ve okuma esnasında fikirlerinizi öğrenebilmek adına yorumlarınızı bekliyorum arkadaşlar. :) Ayrıca eğer hoşunuza gidiyorsa hikaye, beğen butonuna basabilirseniz çok sevinir ve oldukça motive olabilirim. 😀
İyi okumalar..
*
Yatakhaneye gittiğimde herkes ortak salonda oturuyordu. Doğa Yağız'a yaslanmıştı ve konuşuyorlardı. Mert ise Duygu'nun kolunu okşayarak onu yatıştırmaya çalışıyordu. Damla'nınsa gözleri şişmişti.. Bir an birisinin ona haberi verdiğini zannettim. Fakat beni görür görmez yanıma koşup da neler olduğunu sorduğunda söylenmediğini anladım. Başıma ani ve keskin bir ağrı girmişti. Bunu nasıl söyleyecektim?
Tüm duygularımı kapatıp savaşçı moduma geçmeyi denedim.
"Azra, Mete'yi buldun mu? Herkes burada! O yok.. Me-mete nerede? "
"Sakin ol. Bir yere oturalım."
Onu bizimkilerin oturduğu koltuğa götürdüm. Damla susmak bilmiyor gibiydi.
"Damla, sana söylemem gereken bir şey var."
Herkes başımıza toplanmıştı şimdi.
"N-ne.. Ne oldu? Mete'ye ne oldu!!"
Anlamıştı değil mi? Anlardı.. Mete'yi çok sevdiğini biliyordum. 17 yaşındaki bir genç kız, genç bir oğlanı ne kadar fazla sevebilirse o kadar fazla..
"Damla, Mete bu akşam okulun dışında.. yaşamıyor halde bulundu."
Aniden söyleyince, bir an herkes susmuş, kocaman açılmış gözlerle yalnızca bana bakakalmıştı. Ancak yapabileceğim bir şey yoktu, böyle şeyler yavaş da söylense hızlı da söylense aynı etkiyi bırakırdı.. Ölü bulundu diyememiştim. Sadece.. diyememiştim işte. Nasıl diyebilirdim ki? Ben bile o kadarını yapamazdım. Başımın ağrısı artmıştı.
"Sen ne dediğinin farkında değilsin," dedi fısıltı şeklinde.
"Keşke.. Keşke olmasaydım Damla ancak bugün okula düzenlenen saldırıda hayatını kaybeden kişi Mete Demir. Üzgünüm.."
Ve birden..
Damla bayıldı.
Damla'nın bayılması sanki şok halinde bize bakan herkes üzerinde yüzlerine su çarpılmışçasına bir etki bırakarak tüm ortak salonu kasıp kavurdu. Herkes konuşmaya ve ağlamaya başlamıştı. Ortalık birbirine karışmış vaziyetteydi. Ayağa kalkarak her zamanki gibi kontrolü elime aldım.
"Revire götürmemiz lazım. Nöbetçiye haber verin, buraya gelsin. Siz kıpırdatmayın."
Bağırarak konuşuyordum çünkü herkes birbirine girmişti. Duygu korku dolu gözlerle bana baktı ama ona daha sonra odada anlatacağıma dair bir bakış fırlatınca sustu, o beni anlardı.. Ardından usulca Mert'in göğsüne gömüldü. Doğa kolumdan tutmuş beni sarsıyordu.
"Azra, ne demek Mete? Nasıl? Yani-
"Evet Doğa, Mete okul dışına çıkmış. Lütfen, çok yorgunum.. Daha sonra."
"Peki.."
Yağız gelip Damla'nın başında çöktü ve kaşlarını çattı. "Çok kötü.. Damla bunu nasıl atlatacak?"
"Atlatmak zorunda.."
"Kolay değil."
"Elbette değil. Gerekirse okuldan izin verirler. Bir şekilde devam etmek zorunda."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığı
FantasySıradan hayatının ona vermiş olduğu avantajları sonuna kadar kullanarak başarılı bir hayatın merdivenlerini birer birer tırmanıyordu Azra. Genç, başarılı ve oldukça azimliydi. Yetenekleri onu devamlı üstlere taşırken hiç beklemediği bir anda hayatı...