Merhaba arkadaşlar! Evvet, geri döndüm. :))
Çok fazla bekletmeden hemen bölüme geçeyim. Ve kısa bir hatırlatma arkadaşlar yorumlar ve oylar çok önemli biliyorsunuz ki. Lütfen yorumlarınızı esirgemeyin ve destek olun. :)
Önce bir önceki bölümden kısa bir hatırlatma:
"Hazır mısın canım?"
Başını kaldırıp yorgun gözlerini bana dikti. Evet, Azra artık hep yorgun ve bitik bakıyordu ve bu hiç hoşuma gitmiyordu. Ancak kararlıydım, onu eski haline çevirecektim.
"Hı-hı."
Bu kısa onaylama cümlesinden sonra, daha önceden hazırlamış olduğumuz minicik çantayı da beraberimizde alarak hep birlikte, Azra ortamızda olacak şekilde çıkışa doğru ilerledik.
"Be-ben, kimseye görünmek istemiyorum," dedi kısık, neredeyse fısıltı gibi bir sesle.
"Peki tatlım. Biz de sapa yollardan gitmeye çalışırız o zaman," diyerek sesimi gizemli bir havaya sokmaya çalıştım ve gülümsedim.
Doga canlı bir ses tonuyla, "Hem şu renksiz hayatımıza biraz renk katmış oluruz," diye şakıdığında Damla da "Gerçekten de sen yokken her şey öyle sıkıcı ki Azra," diyerek onu neşelendirmek istercesine bir ifadeyle, koluna girip başını omzuna yasladı.
Yağız da "Gözlerimiz hep seni aradı.." dedikten sonra Azra'nın yanağından bir makas aldı. Azra hafifçe başını sallayıp başını yere eğdi.
Hastanenin çıkış kapısına geldiğimizde bir an hep birlikte kapıda durakladık. Başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. Ardından ise derin bir nefes çekip Azra'ya döndüm ve o da başını kaldırıp bana baktı. Umut vaad eden bir gülümsemeyle baktım ona. Başaracağız, dermişçesine.
Ve 2 aydır ilk defa, Azra'nın yüz ifadesi değişmese bile, gözlerinde güven duygusunu gördüğümü düşündüm. Hislerim nadiren yanılırdı, kesinlikle öyleydi.
Artık her şey çok farklı olacaktı.
*
Veee yeni bölüm!
İyi okumalar! Oy ve yorumlarınızı bekliyorum! :)
*
Azra'yı odamıza getirdiğimiz ilk gün sakin geçmişti. Neyse ki pek kimseye görünmeden odaya kadar gelebilmiştik. Ardından Azra yatağa girip uyumuştu tüm gün boyunca. Artık en son mecburen insanlara göre akşam yemeği ancak bize göre kahvaltı olan öğünü yiyip hayatta kalabilmek adına onu zorla da olsa odadan çıkarmayı başarmıştım.
Ruh gibi yanımda süzülmesi hoşuma gitmiyordu. Aklıma sürekli eski anılarımız; konuşup, şakalaştığımız, yemekhaneye gidene kadarki şaklabanlıklarımız geliyordu. Ancak Azra şu anda böyleydi ve yapılabilecek tek şey onu olabildiğince açmaya çalışmaktı.
Yemekhanenin girişinde Damla ve Doğa'nın bizi beklediğini gördük. El sallayarak umutla Azra'ya bakıyorlardı ancak onda herhangi bir değişim olmadığını, hâlâ ruhsuz gözlerle boş boş etrafa baktığını gördüklerinde yüzleri düştü fakat çabucak toparladılar ve bozuntuya vermeyerek Azra'nın koluna girip bizimle birlikte masalardan bir tanesine doğru yürüdüler.
Etrafa şöyle bir baktığımda, birçok kişinin bizi süzdüğünü ve fısır fısır bir şeyler konuştuklarını fark ettim. İçimi saf bir öfke doldurdu. Anlayışlı olmaları gerekiyordu! Bu kız savaşta neredeyse ölüyordu! Hem de onların kıçını kurtarmak isterken!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığı
FantastikSıradan hayatının ona vermiş olduğu avantajları sonuna kadar kullanarak başarılı bir hayatın merdivenlerini birer birer tırmanıyordu Azra. Genç, başarılı ve oldukça azimliydi. Yetenekleri onu devamlı üstlere taşırken hiç beklemediği bir anda hayatı...