Selamlar, bu bölümü ben çooook severek yazdım çünkü artık bazı şeylere giriş yapıyoruz! Ne gibi şeyler mi? Hani o çook uzun zamandır beklediğiniz şeylere! ;) Bakalım neler olacak, lütfen hislerinizi ve düşüncelerinizi en ince ayrıntısına kadar yazın, benim için bunlar bu noktada çok önemli olacak çünkü. Sizlerin tepkisine göre olaylara volüm vereceğim. ;)
Arkadaşlar lütfen satır içi yorum yapar mısınız? En önemlisi bu çünkü, toplu yazmaktansa, o an belirli bir cümleye karşı düşündüğünüz şeyi, verdiğiniz ilk tepkiyi görmek istiyorum. :)
Yorumlamayı unutmayınız!
Whatsapp grubuna katılmak isteyenler bana özelden yazabilirler!
Hadi o zaman, bölüme geçelim. :)
NOT: Hemen medyadaki müziği açın ve bölüm sonuna kadar da onu dinleyin! Biterse yeniden açın. :D ( Taylor Davis- My Heart will go on- violin cover)
Keyifli okumalar..
*
-Deniz-
Bu kez Azra'yı ruh rüyalarında her zaman içerisine çektiğim Floransa'daki şirin cafeye değil, uçsuz bucaksız bir okyanus kenarına götürdüm. Sahil boylu boyunca uzanıyor, okyanus esen ılık rüzgârla birlikte sakince kıyıya vuruyor, az ileride bir ateş yanıyor ve alevleri yukarı doğru uzanıyordu. Gözlerimi kapayıp Azra'nın zihnine eriştim ve onu her zamankinin aksine şimdilerde daha sakin ve dingin fakat boş olan rüyasından çekip kendiminkine aktardım.
Azra az ileride benim rüyamın içerisinde materyalize olurken kollarımı göğsümde birleştirip arkamdaki devasa kayalığa yaslanıp gözlerimi üzerine diktim.
Hafif bir şaşkınlıkla etrafına bakındıktan sonra, artık aşina olduğu için bunun bir ruh rüyası olduğunu derhal anlamıştı. Gözleri etrafı taramaya başladığında beni aradığını anladım. Nihayet sonunda gözlerimiz birleştiğinde yüzünde ilk oluşan farkındalık ifadesi yerini umursamazlığa bıraktı. Böyle olacağını tahmin ediyordum zaten. Onu rüyaya çekmek isteme sebebim de bizzat buydu.
Azra yavaş adımlarla bana doğru yaklaşırken, ayakları hemen altımızda uzanan yumuşak ve ince kuma gömülüp tekrar geri çıkıyordu. Aramızda 5 metre mesafe kaldığında durdu.
"Beni buraya neden çağırdın?"
Onu artık o kadar iyi tanıyordum ki, çenesini havaya dikişi, gözlerindeki o umursamaz ifade, gergin vücut dili.. Hah işte, dedim, inatçı Azra geldi bile!
Gövdemi kayalıktan uzaklaştırıp ellerimi ceplerime koydum ve Azra'ya doğru yaklaştım 1 metre kadar.
"Konuşmamız lazım."
"Ne konuşacağız acaba?"
"Bugün olanları.."
"Konuşacak bir şey olduğunu zannetmiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığı
FantasySıradan hayatının ona vermiş olduğu avantajları sonuna kadar kullanarak başarılı bir hayatın merdivenlerini birer birer tırmanıyordu Azra. Genç, başarılı ve oldukça azimliydi. Yetenekleri onu devamlı üstlere taşırken hiç beklemediği bir anda hayatı...