4.Bölüm - Besleyici

1.7K 250 257
                                    

"Böyle mi oluyor?"

"Evet, tam olarak böyle."

Sözleştiğimiz üzere Emir'le birlikte Toprak elementi üzerinde çalışmak için bahçeye inmiş ve yaklaşık yarım saattir bu konuda antrenman yapıyorduk.

Talimatım üzerine Emir gözlerini kapattı ve konsantre olmaya çalıştı. Kaşları hafifçe çatıldı. Tam bir profesyonel gibi duruyordu. Çok samimi birisiydi, ona gerçekten değer veriyordum. Başarıyı, bu çalışmayı hak ediyordu. Bu yüzden ne kadar yorgun olsam da onunla çalışmayı kabul etmiştim.

Ve birden yanına oturup bağdaş kurduğumuz ağacın dalları uzamaya başladı. Yavaştı evet ama başarıyordu sonuçta. Uzadı, uzadı ve... Gelip bileğime sarıldı. Gülümsedim. Emir gözlerini açıp bana baktı. Bileğime dolanan dalı görünce sevindi ancak birden çok fazla zihin gücü harcamış olduğunu farkettim. Gözleri yorgun bakmaya başlamıştı. Ben de öyle olmalıydım.

"Bence bu günlük bu kadar yeter. Bir hayli yol katettin."

"Evet. Bu mükemmel bir şey. Ama son bir kez daha."

"Emir bu seni çok yorar bence ama yine de sen bilirsin tabii."

Dediğimde o çoktan gözlerini kapayıp yoğunlaşmaya başlamıştı bile. Birden topraktan çıkan otların büyümeye başladığını fark ettim. Etrafımızdaki otlar büyüyordu. Biliyorum ben de, o da Toprak elementini kullanabiliyorduk, fakat yine de böyle bir manzarayı görmek her zaman insana garip geliyordu işte. Mucize gibiydi, çok güzeldi.. Yerden bir çiçek çıkardı. Beyaz bir papatya.. Sonra gözlerini açtı ama gülümsemedi. Alnını ve sonra da gözlerini ovuşturdu.


"Başım ağrıyor."

"Sana söylemiştim. Revire gidelim mi?"

"Hayır, hayır gerek yok. Fazla büyü kullandığımızda olan türden bir şey."

Papatyayı okşadım ama kopartmaya kıyamadım.

"Kısa sürede çok güzel şeyler başardın."

"Senin de dediğin gibi, zamanımız az."

İçimi çekerek kaşlarımı çattım, "Evet."

"Canan Hoca'nın dersi kaçtaydı?"

Saatime baktıktan sonra, "2 saat sonra," deyip gözlerimi tekrar Emir'e çevirdim.

"Dinlenmeliyiz."

"Kesinlikle."

"Sen de kötü görünüyorsun. Bunun için gerçekten üzgünüm..."

"Hayır gerçekten sorun değil, istemeseydim yapmazdım emin ol."

Onu hafifçe omzumla dürttüğümde güldü.

"Ama bugün hem Ateş'te hem de Toprak'ta zorladın kendini."

"Evet ama buna mecburuz. Biliyorsun, birileri bir şeyler yapmazsa hepimiz tehlike altında olacağız."

"Evet, maalesef."

Birlikte ormandan çıkıp tekrar okula doğru yürümeye başladık.

"Ben sanırım besleyicileri görmeye gideceğim," diye fısıldadığımda Emir başını sallayarak, "Tamam. Derste görüşürüz," diyerek yanıtladı.

"Görüşürüz."

Evet, bunu yapmalıydım. Daha besleyiciler aklıma geldiği anda bile neredeyse sevinçten yere yığılacaktım. Hayır, elbette biz Yavuz ve adamlarına göre çok daha uygardık. Biz dürtülerimizi kontrol altında tutabiliyorduk bir kere, hayvanlaşmaya lüzum yoktu sonuçta. Fakat bugün hiç beslenmemiştim, yani normal yediklerim dışında. Elbette temel yağ, karbonhidrat ve protein ihtiyacımızı karşılayabilmek için onlara da ihtiyacımız vardı, fakat hiçbir şey kanın yerini tutamazdı bizim için. Sonuçta biz farklı bir biyolojik insan türüydük.

Ay IşığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin