20.Bölüm - Farkındalıklar ve İlkler

1.5K 123 485
                                    

Selamlar herkese canım okuyucularım. :D

Bugün böyle bir sevgi pıtırcığı olasım geldi vallahi. :))

Yeni bölümü merak ediyor musunuz bakalım? Veya hiç acaba Deniz'in düşüncelerini merak eden oldu mu? Umarım ediyorsunuzdur çünkü bundan sonra daha heyecanlı, tutkulu, inceden aşk dolu bölümlerimiz geliyor. Hazır olun! Ve kemerlerinizi bağlayın. :)

Bu bölümde Azramızın biricik ruhdaşı ama aynı zamanda can düşmanı olan Deniz'imizin düşüncelerini öğreneceğiz. Uuuppss, can düşmanı mı dedim ben?? :) Bakalım o, gerçekten de Azra'nın düşündüğü gibi birisi mi? Yoksa içinde bambaşka bir insan mı barındırıyor?

Ayrıcaaaaa, şimdiye kadar bölümler içerisinde en en eeeen uzun bölüm bu bölüm arkadaşlar! Keyfini çıkarın bakalım! :)

Oylamayı unutmayın. Sizlerden bol bol yorum bekliyorum canlarım, ben çok eğlenerek yazdım, düşüncelerinizi ve tepkilerinizi bir hayli merak ediyorum. :D

O zaman, e hadi bölüme geçelim!

*

-Deniz-

Merkeze inene kadar yol boyunca Azra ile hiç konuşmadan camdan dışarıyı seyrettik. Arada bir ona kaçamak bakışlar fırlatsam bile geçen gün odamda yaşanılan hadiseden sonra, aslında onunla konuşmaya çok da yüzüm yoktu. Azra ise başını camdan çevirmiş, kararlı bakışlarla yolu seyrediyordu. Hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu ancak bana gelen sinyallerden hiç de göründüğü kadar sakin olmadığını anlayabiliyordum. Muhtemelen hem bu konudaki bazı düşünce ve hislerini açığa çıkarmak istemediğinden hem de son zamanlarda aramızdaki değişiyor olan durumlardan ötürü aramıza mesafe koymaya çalışıyordu.

Onu suçlayamazdım. Azra'yla aramızdaki ilişkinin garipliğine bakacak olursak, düzenli bir düzensizlik hüküm sürüyordu aramızda. Aklıma son zamanlarda olduğu gibi yine çocukluğumuz gelmişti. Azra her zaman biraz sinirli ve agresifti ancak asla şimdiki kadar değildi. Eskiden, onunla ilk tanıştığımızda neden bu kadar huzursuz bir çocuk olduğunu merak etmiştim. Evet, annesi yanında değildi ancak babası vardı. Birlikte yaşıyorlardı ve onu sık sık saraya, benim yanıma getiriyordu.

Ben mi? Ben mutluydum.. yani en azından o zamanlar öyle olduğumu düşünüyordum. Üzerime titreyen bir anne-babam vardı. Elimin altında her türlü imkân mevcuttu ve etrafımda bir sürü çocuk vardı benimle arkadaş olmak isteyen. Annem bana sürekli değişik sanat dersleri aldırıyor, benim her konuda yetkin olmamı istiyordu. Bunların hepsi, beni oldukça faal ve tatminkâr bir çocuk haline dönüştürmüştü. O zamanlar henüz ruh elementi üzerimde bu kadar büyük bir etkiye de sahip değildi. Kendisini yeni yeni belli ediyordu, dolayısıyla bu kadar bunalıp depresifleşmiyordum. Klasik bir çocuğun isteyeceği her şeye sahiptim yani kısacası.

Ancak Azra ile beni tanıştırdıklarında, etraftaki diğer herkesin içerisinde altın gibi parladığını hissetmiştim. En azından o zamanlar bana öyle gelmişti. Bana yaltaklanan o kadar kişi vardı ancak o bunlardan birisi değildi. O hep bir yerlerde sessiz sakin oturup gözlerini de babasına diken, sürekli onun hareketlerini ve tavırlarını gözetleyen akıllı, uslu kızdı o zamanlar. Tabii ben öyle düşünmüştüm. Onu tanımak ve anlamak istemiştim. Oldukça ilgi çekici gelmişti, farklıydı sonuçta. Hele o turuncu kıvrımlı saçları, içimde inanılmaz bir elimi uzatıp dokunma ve oynama isteği uyandırıyor, adeta beni hipnotize ediyordu. Onunla konuşmaya çalıştıkça o çekimserliğinin ortadan kalktığını, biraz daha rahatladığını fark etmiştim. Aslında değişik ve yaratıcı fikirleri olan bir kız olduğunu... Bu ise beni zevkten dört köşe yapmıştı çünkü değişik, anormal, farklı deyince akla gelen ve parmakla gösterilen bir çocuktum. Benim düşünce ve fikirlerimi anlıyor olması ve dahası üzerine yenilerini ekliyor olması beni inanılmaz mutlu ediyordu. Ancak onda bir şey vardı, asla ulaşamadığınız, dokunmanıza izin vermediği bir şey.. Huzursuzdu, mutlu değildi, içerisinde bir türlü tatmin edilemeyen bir şeyler var gibiydi. Tabii ben bunları o çocuk aklımla algılayamıyor olsam bile hissediyordum.

Ay IşığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin