15.Bölüm - Güç ve Sevgi

1.4K 136 330
                                    

Selamlarrrr, bu aralar biraz hızlanmak istiyorum arkadaşlar, bu nedenle aradan 1 gün geçti ve evet, yepyeni bölümle geldim! :) Bunda siz okuyucularımın da payı var, yorumlarınız ve oylarınızla gösterdiğiniz desteğiniz, beni daha çok teşvik ediyor. Çok teşekkürler. 😘😊

Keyifli okumalar.

*

Duygu ile konuşmalarımız ve üzerimde yarattığı etkiler beni öylesine sarsmıştı ki, saatlerce döktüğüm göz yaşlarının ardından, şiş gözlerle uyuyakalmış, bir de tüm bu olanların üzerine rüyama giren Deniz ile karşılaştığımda artık 'aaah, yine mi?' moduna girmekten kendimi alamamıştım.

Ancak bugün rüya daha farklıydı, evet bunun onun yarattığı bir rüya olduğunu anlayabiliyordum ancak geçen seferki gibi net ve ayrıntılı değil, tam tersine dalgalıydı ve bulunduğumuz ortam artık her neresiyse, dükkan ve mağazaların tabelalarının bile isimleri yarım yamalak yazılmış, sokakların girişi sanki yüklenemeyen bir oyun misali grimsi bir piksel düşüklüğü ile son buluyordu. Kendimi çok düşük seviyeli bir bilgisayar oyununun içerisinde gibi hissetmiştim.

Yaşadıklarımın yorgunluğu ve rüyama girmesinin üzerimde yarattığı öfke ile Deniz'i aradı gözlerim. Onu fark ettiğimde, içerisinde olduğu durumdan dolayı neredeyse gülecektim. Neredeyse.

Deniz benim bulunduğum konumdan yaklaşık 30 metre kadar ileride, üzerinde ne yazdığını bir türlü okuyamadığım bir mağazanın cam duvarına sırtı ile yaslanmış, bir eli cebinde bir eli ise güneş ışınlarının etkisini yüzünden almak istercesine gözlerine siper etmiş, gözlerinde resmen hülyalı (!) bir bakış ile beni süzüyordu. Yüzündeki alaylı ifade her zamanki kadar yoğundu, bazen merak ediyordum acaba bu çocuk bu ifadeyi yüzüne oturtabilmek adına çok mu uğraşıyor diye.

"Yine mi sen? Sana rüyalarıma gelme demedim mi?!"

"Dedin."

"Eeee?"

"Ne eeee?"

"Niye geldin o zaman?"

Yaslandığı yerden doğrularak, yüzünde şimdi sıkıldığını belirten bir ifade ile bir an ayaklarına veya yere bakıp sonra tekrar başını kaldırıp bana baktı.

"Eh, ben de seni dinlemedim."

Derin bir nefes çektim ve sabır dileyerek konuşmaya devam ettim.

"Ne demek seni dinlemedim ya?"

"Senin dediklerini dinlemek zorunda mıyım?"

"Yani benim rüyama girdiğine göre, bir zahmet, evet dinlemek zorundasın."

"Kim demiş?"

"Ben diyorum!"

"Ve?"

"Ya sen ruh hastası psikopat mısın? Sen ne istiyorsun benden ya? Ne demek 've'?"

"Yani, n'olmuş sen demişsen? Senin sözlerin kanun mu?"

Alayla sırıtarak yavaş adımlarla bana doğru yürümeye başladı. Sabırla derin bir nefes daha çektim ciğerlerime ve elimi enseme koyarak devam ettim:

"Seni hayatımda ve rüyalarımda istemiyorum. Bunun tam olarak hangi kısmını algılayamadın acaba?"

Deniz bir an yalandan düşünür gibi elini çenesine götürdü ve işaret ile baş parmağının arasına alıp, alt dudağını bükerek bana baktı. Yemin ederim delirtecekti beni bir gün. Delirtmişti zaten.

"Şimdi şöyle ki, ikisi için de söz veremiyorum. Hayatına bir şekilde zorunlu olarak girmek durumunda kaldım ve normal hayatın dışında rüyalarına da girip seni deli etmek benim en sevdiğim ikinci hobim oldu," dedi bana doğru yavaş adımlarla yürümeye devam ederek. Ellerini tekrar ceplerine sokmuştu ve yüzündeki alaycı ifade yerini korurken bir başka ifade daha eklenmişti. Bu.. sanki neşe gibiydi. Gerçekten eğleniyordu, değil mi?

Ay IşığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin