Merhaba, bu bölüm yine sadık okuyucularımdan biri olan @sevdalinkalinka kişisine ithaf edilmiştir..
İyi okumalar.
🌟Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen..🌟
*
En azından sesin bir kadına ait olduğunu anlamıştım. O kadarını idrak edebiliyordum demek ki. Buz tutmuş ellerimin soğukluğu bileklerimden yukarıya çıkarak tüm vücuduma yayılırken titremeye başladım. Şoka giriyor olabilirdim. Üşüyordum, yine yine ve yeniden üşüyordum.
Az sonra bir kapıdan içeriye sokulduğumu ve bir sandalyeye oturtulduğumu hissettim. Derken ıslak ellerin yanaklarımda ve boynumda dolaştığını. Boynuma dokunan ıslaklıkla sıçrayarak elleri ittirdim gözlerim kapalı halde. Hem ıslaklığı hem de tanımadığım kişilerin bana dokunmasını asla sevmezdim.
"Şşşt, tamam, bir şey yapmıyorum," diyen sesin sahibi az sonra tekrar uzaklaştı. Vücudum uyuşuk bir şekilde oturduğum sandalyenin takımı olan masaya döndüğümde dirseklerimi masaya dayayarak başımı ellerimin arasına aldım. Gözlerimi açamıyordum, dünyayı görmek, duymak, hiçbir şey yapmak istemiyordum! Kafamın içerisinde Deniz ve Lavinya'ya ait görüntüler -müstehcen senaryolar- dönüp duruyor, zaten kapalı olan algılarımı iyice uyuşturacak şekilde beni uçuruma sürüklüyordu.
Önüme sertçe konan şey beni sıçratınca gözlerim otomatik olarak açıldı ve önümdeki nesneye baktım. Altı siyah bacaklara sahip, üstü ise cam kristal olan bir bardak önüme konmuştu. İçinde ilginç, uçuk pembe renkli bir sıvı duruyordu.
"İç bunu," diyen sese başımı olumsuz anlamda salladım.
"İç Azra, sana iyi gelecek," dediğinde bu kez başımı sesin sahibine çevirmeyi akıl edebildim. Alya karşımda beklenti dolu gözlerle bana bakıyordu. "Güven bana," dediğinde hareketsizce ona bakmaya devam ettim. Alya bizim köye girebilmemizde bize yardımcı olmaya çalışan, Deniz'e yürüdüğünü düşündüğüm ilk kızdı. Ancak düşündüğüm gibi olmamış, Deniz'e karşı en ufak bir yaklaşımda bulunmamıştı. Fakat bana garip bir elektrik veriyor, ondan hoşlanmamı imkansız olmasa da zor hale getiriyordu. Umursamaz ve soğuk görünüyordu, bizden hoşlanmıyormuş gibi bir izlenim vermişti bana. O nedenle şu anda bana neden yardım ettiğini anlayamıyordum.
"Hadi Azra, seni zehirleyip öldürecek değilim. Bundan ne gibi bir çıkarım olabilir ki?" dediğinde önüme dönüp boş boş bardağa baktım.
"Seni inatçı kız! Yalnızca seni yaşadığın şoktan çıkaracak, algılarını keskinleştirecek bir iksir, o kadar," dedi bıkkınlıkla. Son zamanlarda insanlar üzerinde oluşturabildiğim tek hissiyat buydu sanırım, bıkkınlık.
Ancak inadımı kıramayacağını anlamış olacak ki nihayetinde bana bir açıklama yapmıştı. Önümdeki bardağı dikkatlice tuttuğumda, içindeki sıvının kaynar değil ancak ılık olduğunu hissettim. Bardağı kafama dikip, hepsini tek bir seferde içtiğimde, tadının görüntüsü kadar tatlı olmadığını, keskin sıvının boğazımdan aşağıya yuvarlanırken gittiği yol üzerinde kuvvetli bir mentol etkisi yarattığını verdiği serinlikten anlamıştım. O an irkilerek elimdeki bardağı masaya düşürdüm. Yüzümü buruştururken gerçekten de sıvının kulaklarımdan, burnumdan dışarıya fışkırdığını hissediyor, algılarımın açılmakla kalmayıp patladığını hissediyordum! Hayatınızda hiç bir sıvı tarafından tokatlandığınızı hissetmiş miydiniz? Ben şu anda hissediyordum.
Zangır zangır titremeye başladığımda bu seferki üşümekten değil, iksirin yoğun etkisindendi.
"Bu ne böyle ya?" derken yüzümdeki tiksinti dolu ifade Alya'yı bile güldürmüş olacak ki ufak bir kahkaha ile cevapladı beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığı
FantasySıradan hayatının ona vermiş olduğu avantajları sonuna kadar kullanarak başarılı bir hayatın merdivenlerini birer birer tırmanıyordu Azra. Genç, başarılı ve oldukça azimliydi. Yetenekleri onu devamlı üstlere taşırken hiç beklemediği bir anda hayatı...