8- "Doğum Günü"

499 94 39
                                    

           — SEKİZİNCİ BÖLÜM —


Kuyuya şen umutlarımdı rüylarımın köşesine sıkışan yarım kalmış ümitlere gebeydik. Yada hayale bile sığmayan hayatın gerçekliğine.

Hayallerimin de ötesinde boktan hayatım vardı. Bu kadar yarayı kaldırıcak kadar güçlü müydü ruhum? 

Benim hiç hayallerim olmamıştı. Bir kelebeğin kanatlarında can çekişerek ölmüştü.

Bir kelebeğin son çırpınışı gibiydi hayatım. Kelebeğin ömrü kadardı ömrüm bugün vardım yarın yok..

Son serzenişlerimdi bunlar belkide son çırpınışlarım.

Son kez bakmak istiyordu gözlerim görüceklerinden korkarak, kaçmaya çabalayak hayatın devrini son kez görmek istiyordum.

Oysa son kez görücek kadar büyük bir hayata sahip değildim. Yakama yapışan ölümü de yok sayamazdım. Son diye bir şey yoktu bana göre ben hiç sonu görmemiştim. Hep yandığım kadar tekrar tekrar tutuşarak yanmıştım.

Güneşi görmeye alışık olmayan gözlerimi kısarak güne başladım çalan alarmı kapatıp sürünerek yataktan kalktım.
Banyodaki rutin işlerimi hallettikten sonra üzerime rasgele pantolon ve kazarak çıkarıp giydim.

Makyaj yapan kızlara özenmezdim. Zaten güzel gözlerim vardı. Bence bu kadarı bile yeterliydi. Saçlarımı taradıktan sonra dudaklarıma kirazlı nemlendiricimi sürüp odadan çıktım.

Kahvaltı yapıcak vaktim yoktu. Canım bişeyde yemek istemiyordu. Portmantodan montumu alıp giyindim. Botlarımıda giydikten sonra beğeni ve eldivenimi alıp evden çıktım.

şarıdaki soğuk hava beni gafil avlamıştı. Bedenimi titretirken berimi giyip elime eldivenleride geçirdim.
Kar yağmasada hava çok soğuktu.
Montuma sıkıca sarılıp durağa doğru yürümeye başladım.

Gelen otobüse binip en arkdaki boş yere oturdum. Çantamdan kulaklığımı çıkarıp telefona bağladıktan sonra sevdiğim müziklerden birini açtım.

Sakin bir yolculuğun ardından otobüsten inip okula doğru yürümeye başladım. Kulağımda en sevdiğim müziği dinlerken kayıp giden yolda sessiz izlerimi bırakıyordum.

Kulaklığım aniden kulağımdan çekilirken korkmuştum. Bir adım geri gidip arkamdaki gölgeye döndüğümde şaşırmamıştım.

Sıraçtı.

Aradan geçen bir haftada her zaman yaptığı gibi benimle uğraşıyordu. Onun oyuncağı gibi olmuştum.

"Günaydın sincap" tabi birde lakap takmıştı. Eğlendiği her halinden belli olurken kaşlarımı çatarak ona döndüm.

"Günaydın" diye sinirle söylenirken hala gülüyordu. Onu takmayıp kulaklığımı kulağıma takıp yürümeye devam ettim.

KİRAZ ÇİÇEĞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin