36- "Sır"

225 34 14
                                    

        — OTUZ ALTINCI BÖLÜM —



Başıma yıkılan dünyanın enkazında kayboldum. Işığım söndü dört bir yan karanlık kalınca anladım.
Karanlığa mahkum olmanın ilelebet sonunu. Uçurumdan atlayan sonla yazılmış benim kaderim, kelimelerin bile kifayetsiz kaldığı bir ölüm behşedilmiş ömrüme.

Şimdi hangi acı beni yıkabilir ki?

Hangi güç beni alabilir bu dar ağacından?

Rüzgarda savrulan saçlarım yüzüme tokat misali çarpıyordu.
Mazide korktuğum şeylerin bir bir başıma geldiğini gördüğümde anladım ki kaderimde iyi şeylere yer yoktu.
Anladım ki; sonum bir çöplüğün kenarında çürümüş bir ceset olmaktı. Yığıntı harabe dolu ömrüm kırıntı dolu umut parçalarını ararken solan gençliğim gibi.

Yavaş yavaş soluyordu ömrüm.

Ölümden önce yapılacaklar listesi hazırlamam gerekiyordu. Sanırım ilk maddenin ne olduğunu biliyordum. Arafa olan duygularımı ona söylemek. Belki fiziken meyilli olduğumuz ortadaydı ama hiçbir zaman dile dökmemiş buna gerek duymamıştık. Sanırım o böyle şeylere gerek duymuyordu ama ben oan söylemeyede ondan duymayada gerek duyuyordum.

Sadece nasıl söyliyeceğimi kestiremiyorum. Bir saattir tilkiler beynime üşüşş beni kemirirken oturduğum koltukta rahatsızca kıpırdandım.
İki saat önce kadar arafı sakinleştirip dolapta bulduğum bir uyku ilacını içirdikten sonra güç bela odaya çıkmasına yardım edip dün gece kaldığım yatağa yatırmıştım.

İlaç etkisini gösterirken uykuya dalalı tamı tamına iki saat onbeş dk olmuştu. Uyurken her ihtimale karşı onu gözetmek adına camın kenarında yer alan beyaz koltuğa kurulmuş iki saattir onu uykusunda izleyip saçma düşünceler kuruyordum.
Hiddetle inip kalkan göğsü, çatık laşları kasılan çenesiyle uykusunda bile rahatsız olduğu belliydi.
Neyseki ilaç onu bir nebzede olsa acıdan çekip almıştı.

Onu uyurken izlemenin verdiği huzurla koltukta kıvrıldım.
Başımı kolçağa dayayıp gözlerimi yumduğum anda zihnime üşüştüler. İstilaya uğrayan zihnim ağır hasarlar aşmadan kurtulmaya meyilli değildi.
Arafın o hali gözümün önünden gitmezken hızlı nefesler eşliğinde gözümü yeniden açtım. Karanlıktan aydınlığa geçmek gözümü yaksada aldırmadım.

Yatakta küçülmüş yorganı sıkı sıkıya kavramış kaşları çatılmış araf göz hizama girdiğinde oturduğum yerden fırladım.
Yanına ulaşğımda yumruk olan elini yakalayıp açmaya çalıştım ama nafile öyle sert sıkmıştı ki elimi kırabilirdi. Tam elimi çekiceğim sırada elimi tutup aniden sıkmasıyla ufak bir iniltiyi serbest bıraktım.

Bu hareketine aldırmadan arafı sarsmaya başladım.
"Araf, uyan artık rüya görüyorsun. Ben burdayım" diyerek onu kolundan sarsmaya devam etsemde bir süre bana tepki göstermedi.
Bir kaç saniye sonra elimi yacaşça bıraktığında gözlerini araladı.
Kızarmış gözleri kısık şekilde bana bakarken kızarmış elimi ovuşturdum.

KİRAZ ÇİÇEĞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin