"DOĞUM"

20.2K 1K 889
                                    


18 mart pazar...

RÜZGAR'DAN..

Duyduğum keskin düşme sesiyle şaşkına döndüm ve hızla Dolunay'ın odasına koştum..

Oda bomboştu ve sandalye tıpkı geçenki pozisyondaydı..
Masanın üzerinde bir mektup vardı..
Mektubun içinde Andaç'a yazıyordu..

Onu umursamadan hızla aşağıya atladım.

Sinirlerime ve duygularıma hakim olmaya çalışarak yerde yatan bedenine baktım..
Nasıl olur da gözden kaçırırdım!
Lanet olsun!

Eğilip yanaklarına dokunarak ağlamaya başladım.
Olamazdı değil mi?
Ölemezdi!

Ağlamam git gide şiddetlenirken suyunun kanla karışık geldiğini farkettim..
Gözlerimdeki yaşları silip,aldığım tıbbi eğitimden bildiğim kadarıyla baskı uygulamaya başladım karnına..

Ağlama sesi gelince bir yaş daha aktı gözlerimden..

Alt taraftan bebeği çıkarıp yandan sivri bir taşla kesim göbek bağını..

Bebeğin annesi ile son bağı koptuğu an daha gür bir sesle ağlamaya başladı,o da hissetmişti..

Dolunay'ın bedeni bebekle bağı kesildiği anda toparlanmaya başladı..
Eski kusursuz haline döndüğünde ise gözünden bir damla yaş düştü..

Bebeği Dolunay'ın ölü bedeninin üzerine koydum..
Anında sustu ve minik eliyle yakaladı annesinin son damla yaşını..

Ayağa kalkıp bu hallerinin bir fotoğrafını çektim ve bebeği Dolunay'ın ceketine sarıp, kucağından almaya çalıştım ama gelmiyordu..

Bebek elini Dolunay'ın göğsünün üzerine koyup oraya doğru itti minik bedenini..

İnanılmaz bir biçimde açılan sütyenle bebek emmeye başladı ilk kez ve son kez Dolunay'ın sütünü..

O farklı olacaktı bunu adım gibi biliyordum..
Bir süre daha bu pozisyonda onları izledim.

Ah be Dolunay'ım..!

Bebeğin uyuduğunu farkedince Dolunay'ın üzerinden yavaşça alıp boş bir odaya götürdüm ve yatırıp,kenarlarına yastık koyup üstünü örttüm işim bitince hızla aşağı indim.

Dolunay'ın kusursuz cesedine bakıp,aklıma gelem fikirle gülümsedim ve kusursuz cesedi yerden kaldırıp odasına götürdüm.

Yatağa yatırıp bir kaç Telefon görüşmesi yaptım.

Bir saat sonra gelen aramayla aşağıya inip koskoca duvarların dışına atladım ve sipariş ettiğim özel tabutu alıp tekrar Dolunay'ın odasına döndüm.

Dolunayı yavaş ve narin hareketlerle cam tabutun içine yerleştirip,dolabın yanına dik bir şekilde yasladım.

Bunları yaptıktan sonra tekrar zarf takıldı gözüme..

Zarfı elime alıp inceledim.

Üzerinde Dolunay'ın kendi el yazısıyla;

Andaç'a

Yazıyordu..

Merak edip zarfı açmaya çalıştım fakat açılmıyordu tabi ya.büyülenmişti!

Yalnızca zarfı ithaf edilen kişi açabilir veya yok edebilirdi!

Büyük ihtimalle kızına bu adı vermişti,hiç bahsetmemişti..

Seviyordum Dolunay'ı fakat bir yandan da tiksiniyordum ondan..

ANDAÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin