Duyuru kısmı hariç 1111 kelimeyle baş başa bırakıyorum sizleri..Ölüm,kıyısında yüzdüğün karanlık bir deniz.
Bir çizgi var,belirsiz.
Sığda takılırken artık derinlere gitmenin arzusuyla yanıp tutuşursun.
Belirsiz çizgi belirginleşir ve bir süreliğine orada durman gerektiğini bilirsin,bazense çizgi birden yok olur.Sen daha neye uğradığını anlayamazken bir bakmışsın çizgi arkanda olması gerekirken önünde duruyor.İşte her şey bundan ibaretti,yaşam,ölüm ya da ufacık ayrıntılarının hayatına kattığı büyük şeyler.
Bedenim tüy misali hafiflemiş gibiydi,ya da ağırlaşmıştı pek emin olamıyordum.
Girdiğim diyarın harikalar diyarıyla uzaktan yakından alakası yoktu.Yalnızca bir hiçten ibaretti,aynı benim de hiçten ibaret olduğum gibi.
Fazlasıyla ağırlaşmış gözlerim,kontrol etmekte büyük çaba sarfettiğim kulaklarım ve az önce ölmüş olduğumun gerçekliği neydi?
Büyük bir ironi içerisindeydim.
Kimlerin eline,neden ve niçin düşmüştüm,hayatımda yaptığım yanlışların kim bilir haddi hesabı yoktu belki de vardı kimin umrunda her şey bitmek üzere gibiydi.Hiçbir şey anlatıldığı kadar basit değildi.
Az önce Yeşil'in de dediği gibi ölmüş müydüm gerçekten ya da O'nun çıldırması bu kadar normal miydi.
Nasıl bir durumun içindeydim,buraya nasıl gelmiştim.En önemlisi geldi aklıma,Tutya.
Peki ona ne olacaktı bundan sonra?
Cebru'nun yanında dımdızlak kalmıştı,Tutya'nın suçu neydi?
Benimle olmak,doğru ya bundan daha büyük bir suçu yoktu sol yanımın sahibinin.Bu durumlar,karmaşalar,bitmek bilmeyen düşünceler,ardı arkası kesilmeyen iç çığlıklar.
Hayır anlamıyorum gerçekten ölüm müydü asıl varoluş yoksa ölümsüz diye tabir edilen bir türün arafta kalma durumu muydu?Her bir farklı düşünce beynimi daha fazla kullanmama sebep olurken normalde bu kadar düşünmem canımı yakardı lakin burada acı yoktu,somut ve soyut bir biçimde hiçlik vardı.
Bazen varoluşun sebebini düşünürdü insan,kimisi acı çekmek için varolduğunu kimisi sorgulamak için var olduğunu kimisi de ölmek için varolduğunu düşünürdü.
Ben sanırım bunların arasında değildim çünkü ben ne acı çekmek için ne sorgulamak için ne de ölmek için varolmuştum!
Gözlerim büyükçe bir tepki verirken bu duruma artık geri dönmenin vakti gelmiş gibiydi.
Gözlerimi araladım oldukça yavaş hareketlerle,yaklaşık 100 yıldır kapalı bir dükkanın kapısını ardına kadar açmak gibiydi.
Göz yaşartıcı 100 yıllık toz duman ve garip bir rutubet.
Kalp atışlarım kulağıma gelirken fazlaca sakindim.
Ne kadar zaman geçtiği hakkında hiç bir bilgim yoktu fakat burada zaman kavramı da yoktu.Salise,saniye,dakika,saat burada önemi olmayan birer hiçten ibaretti.
Gözlerim tam anlamıyla açıldığında bir ferahlama hissettim.
Böyle artık iyi şeyler yok yok çok daha kötü şeyler olacağına dair hisler toplanmıştı beynimde.Rahatsızca yerimde doğrulmaya çalıştım.
Tabut gibi bir şeyin içerisindeydim.
Üzerimdeki kocaman taştan yapılmış kapağı tek hamlede dışarı attım.
Ormanın ortasında bir yerdeydim.
Mermer türünde bir taştan tabutun içinde buraya bırakılmam da neyin nesiydi böyle!?Her şeyin,her rengin bu kadar canlı görünmesi normal miydi?
Ölümü hisseden biri olmama karşın yaşama tutunmaya çalışmam da büyük bir ironiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANDAÇ
Vampire-Vampir içinde #1-24.06.18- -Vampir içinde #2-12.08.18- -Vampir içinde #3-08.08.18- -Vampir içinde #5-27.06.18- -Vampir içinde #6-01.01.18- -Vampir içinde #6-29.04.18- Saf bir kızdı o, Tıpkı annesi gibi.. Salorea ve vampir güçlerinin birleşmiş olduğ...