Oha artık dün paylalştım hemen 400 oldu :D Ben bir hafta rahat giderim sanıyordum ama hemen bugün yazmaya başladım. Çok kötüsünüz!!! :D
Bölüm şarkısı; Beyonce - Broken Hearted Girl (dinlemeden okumayın :) )
Her mutlu son dışardan mutluymuş gibi gözükmez. Bazen yanındakilerle ölüm güzelleşir. Bazense yaşamak mutsuzdur. Yeniden doğmaktan kastımız ağladıktan sonra gelen gülümsemedir bazen. Öldükten sonra yeni doğanlar yoktur lafı mantıklı değil bence. Öldükten sonra mezarının yanında oturup ağlayanın göz yaşları toprağına değdiği an yeniden doğar ruh. Uzaktan bakar mezardaki ölü bedenine bakıp ağlayan sevdiğine. "Git artık, üşüyceksin!" diye bağırsada duymaz kız. Bir şeyler söylüyordur sevdiği. Yakınlaşmaya çalışır ama sanki yasakmış gibi uzaktan bakmakla yetinmek zorunda kalır. Kızın sesi yükselir. "Bırakma beni, ölüyorum!" diye yakarmaktadır kız. Mezarına bir daha bakar, bundan sonra bırakıp bırakmamak onun tercihi midir ki? Bir adım atmaya çalışır. Ruh olsada yanağında yaşı hisseder. Kalbindeki acı ise, kızın her göz yaşında kendini belirtir. Adım atması zamanla kolaylaşır. Geri dönücektir. Hiç değilse deniycektir. Çünkü yeniden doğacak kadar sevmiştir kızı. Yeniden gülümsiycek kadar..
Doktor tedirgince onun ağzından çıkan sözü bekleyen bizlere baktığında elimi ağzıma götürüp hıçkırdım. Ölmüş. Olamazdı. Değil mi?
Ağzını araladığında oraya doğru birkaç adım attım. "Elimizden geleni yaptık." Yürümeyi bırakıp elimi kulaklarıma götürdüm ve gözlerimi yumdum. Yanağım onca yaştan sonra hissizleşmiş, ağlayıp ağlamadığımı idrak edemiyordum. Kalp atışımıda hissedemez halde, elim kulağımda olmasına rağmen yinede doktorun iyi bir şeyler söyliyceğini umarak olduğum yerde gözlerim kapalı dikiliyordum.
"Buraya geç getirildiği için fazla kan kaybetmiş. Kan verdik ama vücudu bu saatten sonra kabul edicek mi bunu ilerleyen zamanlar göstericek." Gözlerimi açıp ellerimi kulaklarımdan çektim ve iki yanımdan sallandırdım. Daha ölmemişti. Belkide ilerleyen zamanlarda ölebiliceğinden bahsediyordu doktor ama şu anda yaşıyordu. Benden on on beş metre ötedeki ameliyathanede kalbi atıyordu. Gülümsemekle ağlamak arasındaki o çizgide kaldım.
"Birazdan Ediz Beyi yoğun bakıma götürücekler. Ziyaret edebilirsiniz. Eğer son zamanlarıysa, buna alışmanızı istiyorum. Ölüm sandığınız kadar kötü değildir."
Gerisini dinlemeden onlardan uzakta bir sandalyeye oturup elimle oturağın iki yanından destek aldım. Otursam bile bayılıcak gibi hissediyordum. Onunla ölümü aynı keseye koymak her şeyden daha fazla acı veriyordu. Ölmemişti!! Ama ölebilirdi.. Belki ben şu anda zeminle bakışıp zemini bile Edizin yüzüne benzetirken Ediz son beş dakikasındaki nefeslerini alıp veriyordu. Onunla konuşmalıydım. Beni duymalıydı. Beni ilk defa bu kadar sessiz bile olsa dinlemeliydi.
Çevrede tek duymadığım şey benim hıçkırıklarımdı. Edizin annesi ağlıyordu. Ona Dino diyemiycek kadar iç sesimle çatışma içindeydim. Aslında benim çatışmam içeride yatan kalbimleydi. "Bırakma!" diye bağırmak istedim yine ama sustum. Çevrede zaten fazlasıyla bağıran bir anne, onu sakinleştirmeye çalışan oğluyla kavgalı gibi olsada üzüntüsü belli olan bir baba, transa geçmiş gibi duvara bakan bir kuzen, hiç bir şey yapamayıp benimle Can arasında gidip gelen bir arkadaş. Ve teselliler vermeye çalışan akrabalar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baş Belası(AskıyaAlındı)
ChickLit"Bırak beni!!" Kolumu birkez daha çekip gecenin karanlığında hızlı hızlı ilerlemeye başladım. Boş sokakta yankılanan topuklularımın sesi hiç olmadığı kadar sinir bozucu geliyordu. "Beni dinliyceksin!" Kolumu tekrar kurtarmaya çalıştım ama benden k...