1.2

14.3K 896 213
                                    

"Yani sergide sende sorumlusun?" dedi Jae Hwa. Kafamı salladım, sayılı arkadaşlarımdan biriydi. Hem benim çocukluk arkadaşımdı, çizim kurslarına beraber giderdik.

"Cidden, dileğin gerçekleşti Hee Young~"

Hareketine göz devirip alnına hafifçe vurdum. "Sevimli değilsin, Jae Hwa."

Uzun, bakımlı saçlarını gözlerime kadar sokarak "Cidden, tek kalıcaksın," dedi. Bir o yana bir bu yana sallana sallana kendi sınıfa gitti.

Kantindeki sıradan kalkıp sınıfa gideceğim sırada, sandalyelerin biri geriye doğru çekildi. Kafamı kaldırıp baktım, Jungkook.

"Sergi ne zaman diye soracaktım."

Avucumun içini tırnaklarken konuştum. "Haftaya salı diye biliyorum ama emin değilim. Serginin zamanı sürekli değişiyor."

Dudaklarını büzüp kendini tahminimce düşünmeye çekti. Bende sandalyeden kalktım. "Sergiye geleceğim," diyen Jungkook, onun basketbol maçına giden beni anımsatmıştı.

"Senin portresi çizdim diye nasıl bir beklentin var bilmiyorum ama yine de çok yüksek tutma. Daha lise öğrencisiyim."

"Oraya yinede geleceğim," diyip omuz silkti, ardından gözlerini kısarak bana baktı. Kafamı yana eğip gülümsedikten sonra kantinden çıktım.

Geçen gün Bay Park'a karşı çıktığım zamanki gibi heyecanlanmıştım. Dudağımı dişledim, umarım okul hayatımın sonunda bir dudağım olur.

Sınıf her zamanki gibi gruplar şeklindeyken sırama gittim, kafamı masaya koydum. Efor sarfetmeden olanları öğrenebilcekti-

"Ya, Hee Young!" dedi sürekli konuşan kısa kahküllü. İsim hafızam pek yoktu, sadece görünüşleriyle ayırt ediyordum.

Kafamı kaldırmak zorunda kaldım.

"Jungkook ile yakınmışsınız?" Jungkook'un hiçbir şeyi olmadan hesap soruyordu. Cidden, bu kızın yaşadığından haberi var mıydı Jungkook'un?

"Yakın olsak bile kimi ilgilendirir?" Tüm benliğimle, saçmada olsa şu kızla kavga etmek istiyordum. İçimde değişik bir his ve istek vardı.

"Ya!" diye bağırdı diğeri, dik dik bakarak ona döndüm. "Elbette ilgilendirir, sonuçta biz-" derken sözünü kestim. "Sonuçta sizin yaşadığınızdan haberi bile yok."

Kısa saçlı olan parmaklarını çıtlatırken, tek kaşımı kaldırdım. Ne yani, şiddete mi başvuracaktı? Saçma sapan bir konu için?

"O bizim oppamız!"

Dudağımın yanı kıvrıldığında, iyicene sinir olmuşlardı bana karşı. Ben fazla eğleniyordum."Size yanlışlıkla gülümsedi falan diye mi bu tavrınız?"

Eğlenceliydi, Jungkook'u şimdi anlıyordum. Bana sürekli insanların bir şey bilmeden yorum yaptıklarını söylüyordu, dışarıdan göründüğü gibi olmadığını.

Benim durumumda benzerdi aslında. Ben Bay Park dedi diye çizmiştim onu ama konu bizim sınıfta saçma sapan bir hal almıştı. Kimisi oltaya getirdiğimi falan bile söylemişti. Bunalmıştım, bunalıyordum.

Konu sakız gibi uzamıştı.

"Seni öldüreceğim," demelerine karşılık ayağa kalktım. Yine ve yine tüm gözler bizdeydi, başka işleri yoktu çünkü. Bir sürü aptal.

"Yapamayacağın şeyleri söyleme."

Kışkırtmaktan daha zevklisi varsa eğer, o da kışkırtılan kişinin kışkırtılırken yüzünü izlemekti.

Kısa saçlı olan ellerini saçıma götürürken dizimi karnına geçirdim, iki büklüm yere düşmüştü. Kahküllü de aynı şekilde saçıma yönelince kolunu yakalayıp ters çevirdim, çelme taktım. O da diğer kızın üzerine düşmüştü. Sınıfın kızlarında aptalca bir sahiplenme vardı.

O sırada, Bay Park sınıfa daldı. Bana bakıp kaşlarını havaya kaldırdı, kafamda çizgi filmlerdeki gibi, tablolar dönüyordu. İki aptal yüzünden sergideki görevim yok olmuş olabilir miydi?

"Müdürün yanına!"

*

Jungkook: Okulda tek kavga eden kişinin ben olmadığını anladım.

Her neyse, gidip o kişiye de mesaj atma.

Bana özel olmasını istiyorum.

Salı günü sergiye gideceğim, sende gelecek misin?

*

my rude boy | jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin