"Hyung, ne yapıyorsun ya?" fısıldamaya çalıştığım sıra annem mutfaktaydı. Neredeyse eve geleli yirmi dakika olmuştu ve annem Kookieyi inanılmaz derecede sevmişti.
"Ne? Ne yapıyor muşum? Sadece saksafonumun olduğunu söylüyorum. Aynı zamanda..." dedikten sonra diken üstünde duran Kook'a döndü.
"Onu sadece çalmak için kullanmak yerine sopa olarak da kullanıyorum. Sence nasıl fikir Jungkook?"
Kook gergindi, bunu onu tanımayan biri bile söyleyebilirdi. Annem ne zaman masadan ayrılsa, Kook tedirgin oluyordu. "Aslında-" derken "Berbat bir fikir!" diye tısladım. Tae'nin gözleri bir türlü bana dönmüyordu.
"Hyung, kendine gel." dememle anca bana kayan odağı, annemin masaya gelmesiyle yine Kook'u bulmuştu. Tae, cidden medeniyet görmemiş gibiydi.
"Jungkook, beğendin mi?" annem ise, bambaşka bir havalardaydı. Dünya üzerindeki tek derdi sanki yaptığı yemeğin beğenilip beğenilmemesiydi ve Tae'nin yaptığı hiçbir imayı da özenle anlamıyordu.
Çıldıracak gibiydim.
"Güzel olmuş, daha önceden denediğim bir yemek değildi."
Kookie tatlı tatlı gülümseyip konuşurken yüzüne odaklanmıştım. Çok güzeldi, gerçekten çok güzeldi. Dış görünüşü değildi sadece, bir bütünlük olarak size içini açtığında güzeldi.
Masanın altından tekme yedim, acıyla inleyip bacağımı daha da kendime çektim. "Pardon ya..." dedi Taehyung bana imayla gülerken. "Dalmışım." Gözlerimi kısarak beni ve Jungkook'u işaret etti.
Gözüm sinirden seğirmeye başladığında, annem "Hastanedeki oğlan sensin değil mi?" diye sordu. Kalbimin sıkıştığını hissettim. Bu konuyu açmak istemiyordum, açılmasını istemiyordum. Kapansın, sonsuza dek rafta kalmasını istiyordum.
"Evet, benim." derken görmesem bile hafiften kaşlarını çattığına emindim. Bazı şeyler yaşamıştık ve ben artık onun mimiklerine de hakimdim.
Bu güzeldi. Belli bir süreden sonra aslında yapmam dediğim şeyleri, onun tarzıyla yapıyordum.
"Aslında..." elindeki çubuğu masaya bıraktı. Bunun altından kötü bir şey çıkarsa diye korkmuştum. Annem ciddileşiyordu ve bu, isteyeceğim son şey bile değildi.
"O gün tam olarak ne oldu Jungkook?"
"Anne." dedim uyarıcı bir şekilde. "Onu yemeğe davet ettin. Neden bunları konuşmak istiyorsun?"
"Evet." dedi, eline tekrar çubuklarını aldığında, rahatlamıştım. Sanki bir anda tüm o gergin hava dağılmıştı.
"Onu yemeğe davet ettim, ama ne hakkında konuşacağız diye bir bilgi vermedim." yutkundum, haklıydı. Annem hırslı bir kadındı, kafasına koyduğunu yapardı. Her zaman imrendiğim bu özelliği şimdi korkmamı sağlıyordu.
"Yine de, bu konuyu kapatsak?" sesim beklentiyle doluydu ama kesinlik ifade ediyordu. İstemiyordum, yavaştan titreme başlıyor gibiydi.
"Evet Jungkook, seni dinliyorum."
"Anne, kapatalım bu konuyu."
"Ne zaman açıldı ki? Kızımın panik atağının derecesini yeni öğreniyorum! Sence de kapanması gereken bir konu mu?"
"Anne..." diya araya bu defa Tae girdi. Girmeseydi eğer, yalvarabilirdim. Annemle tek başıma uğraşamazdım.
"Sen konuşma Tae, bana hiçbir şey anlatmadın!"
"Evet, Kook." dedi tekrar. Gerçekten bayılacak gibiydim. "Seni dinlediğimi söylemiştim." Jungkook'un yutkunmasını gayet net duyduğumda, tekrar müdahale edecektim ki Tae alttan bacağıma vurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my rude boy | jungkook
FanfictionJungkook: Eğer dediğin gibi benden hoşlanıyorsan neden karşıma çıkmıyorsun? Itsrealme: Çünkü sen uzaktan daha iyi bir insansın Jeon Jungkook. Jungkook: Ne demek istiyorsun? Itsrealme: Etrafındakilere nasıl davrandığını gördüm. Karşındakini nasıl kü...