4.4

7K 384 73
                                    

"Bay Park, sizce nasıl görünüyor?"

"Berbat." göz devirmemeye ve tepki vermemeye çalışarak "Neden?" dedim. Sınavlarım yaklaşıyordu ve benim 'ihtiyacım var' bahanesiyle Kook ile ders çalışmam gerekiyorken burada çizim yapıyordum. Ah, bir de üstüne 'berbat' bir çizim yapıyordum.

Saate baktım ama istediğimi alamayınca Bay Park'ın dediği yerleri düzeltmeye başladım. En sıkıcı taraf buydu, ne kadar düzeltmeye çalışsam aslında bir o kadar kötü yapıyordum. Çizimde iyiydim ben, düzeltmede değil.

Telefonuma mesaj geldi ama Bay Park'ın göz hapsinde olduğumdan bakamayacaktım. İçimdeki merak onu umursamamı söylese de, dudağımı ısırıp çizime devam ettim.

Neredeyse on beş dakika sonra, Bay Park yerinden kalkıp diğer öğrencilerin arasında gezmeye başladı. Direk elim telefona gittiğinden önümdeki şişemi yere düşürmüştüm. Bay Park dahil herkesin gözü bana döndüğünde kapı tıkanıp aralanmıştı. Derin bir nefes aldım.

"Bay Park, gelebilir miyim?"

Jungkook izin isteyip içeri girdi, şaşkındım. Okul çoktan bitmişti, bu kurs olmasa direk eve koşardım. Ama o kendi isteğiyle gelmişti!

Manyak mıydı bu çocuk?

Etrafa göz gezdirdikten sonra, bir tane tabure alıp yanıma oturdu. "Hala şansın varken, eve gitmelin Jungkook." dudak büküp konuştuğumda göz kırpıp arkasındaki duvara yaslandı. Eh, evde oturduğundan daha rahat oturuyordu şimdi.

"Hala bitirmedin mi Hee Young?"

"Düzeltmemi söylediniz, daha bitiremedim."

"Çok yavaşsın." dik dik bakarsam sorun çıkacağını bildiğimden, kafa sallayıp devam ettim. Karşı çıksam, adam bakışlarıyla olayı kökten kapatıyordu. Söylensem de, aramızda bir duvar örüyordu ve benim sesim ona gitmiyordu. O duvara çarpıp bana geri dönüyordu.

"Yardım edebilirim." komple çizime dair her şeyi önüne atabilecek durumdaydım ama diyorum ya, Bay Park. Bu yüzden "Sadece dansta iyisin diye biliyorum." dedim. Eh, biraz sinirlense pek bir şey olmazdı herhalde.

"Dansta, basketbolda, çizimde, matematikte, öpüş-" kocaman açtığım gözlerimle ona bakarken vücudum istemsizce tepki vermişti. Kook'a doğru uzanıp ellerimle ağzını kapatırken etrafımdakiler umrumda değildi.

Hatta kıkırdamıştım da.

Ah, o sesi duyana kadar.

"Kim Hee Young, ne yaptığını zannediyorsun?"

*

"Hyung, hafta sonu annemle gelirsin sanmıştım."

Elinde bavulu ile beraber eve giren Tae, yüzüme bile bakmadan ayakkabılarını çıkardı. Kötü gözüküyordu ve bu kalbimin sıkışmasına sebep oluyordu.

Kaşlarımı çatıp kapıyı kapattım ve arkasından salona girdim. Onun yüzünün asık olması yükselen moralimi bozguna uğratmıştı. Kare gülüşünü seviyordum, aşağı sarkmış dudaklarını değil.

"Hyung..." diyip yanına oturmamla beni umursamadan kapalı televizyonu izlemeye başladı. Bu halleri beni cidden dehşete düşürüyordu. Bir sorun vardı, emindim, ama konuşmuyordu.

"Hyung." diyip dizlerine yattım, dikkatle ona bakıyordum. Elleri her zaman ki gibi saçlarımın arasında geziniyordu ama hala ses seda yoktu. Normalde mayışmam gerekirdi, fakat öyle bir endişe vardı ki bu uyumamı engellemişti.

"Ne oldu sana böyle? Hafta içi valizinle beraber geldin. Bir sorun mu var?"

Derin bir nefes alıp "Buraya gönderdiler." dedi. Gözlerimi kırpıştırdım, e zaten orada biraz daha deneyim eklenmesi için gitmişti. Buraya gelicekti, bu beklenilen bir şeydi.

my rude boy | jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin