Youngie: Neredesin Kook?
Ben geldim.
Kookie: Üzgünüm, geç kalıyorum ama cidden acildi.
Youngie: Önemli değil, şimdi neredesin?
Kookie: Kavşaktan dönüyorum daha, yolun başındayım.
Youngie: Çabuk geleceğim diye acele etme, beklerim ben. Sadece kendine dikkat et.
Telefonu montumun cebine yolladığım zaman önümdeki menüyü açtım, canım bir şey istemiyordu. Ah, uyumak dışında. Birde Kookie'nin yanımda olması dışında.
Ses çıkaran kapıyla kafamı kaldırsam da, başka birinin geldiğini görünce eğdim tekrar. Garsona sipariş vermek de istemiyordum, ne zaman geleceğini bilmiyordum.
Kafamı masaya koydum, gözlerim hafiften kapanıyordu. Saat daha üçtü ama dün sabah annem gelince sanki hiçbir yere gidip yorulmamış gibi temizlik yapmıştık. Kollarımı zaten hissetmiyordum, cam silmiştim ya, cam!
Kolumu tutan elle sıçradım, kafamı kaldırdığımda Kookieyi gördüm.
"Çok mu bekledin ya? Uyku moduna girmiş gibisin."
"Annem yüzünden." dedim sadece. Gülererek yanıma oturduktan sonra sandalyemi kendine çekti. Cam kenarında kalıyordu, elini omzumdan geçirip kafamı göğsüne yasladı. Bu pozisyonu seviyordum.
"Biraz uyuyabilirsin." eli kolumda bir aşağı bir yukarı gezinirken on dakikaya kalmadan burada uyuyacağımı biliyordum.Kafamı kaldırdım, annemden yeni ve zorla kaçmıştım. Uyuyarak harcayamazdım zamanımızı. Bu nedenle bana dönen tavşan yüzüne "Uyumak istemiyorum, sadece..." dedim ama nasıl tamamlayacağımı bilmiyordum.
Dudaklarımı birbirine bastırarak sustum ve gülümsedim. Kıkırdayıp elimden tuttu ve beraber kasaya gittik. İkimize de milkshake aldığında esnedim. Gülererek bana baktı, el ele kafeden çıktık.
"Uykunu kaçırmak için bir şey biliyorum."
*
"Evet, cidden çok güzel. Geldiğimiz yere bak, otobüs durağı. Ben nasıl bineceğim?"
"Sen orasını bana bırak." diyip tavşan tavşan gülerken yüzünü dağıtasım gelmişti. Ellerim zaten hafiften titremeye başlarken ayaklarımı kıçıma vurarak kaçmak istiyordum. Panik atağım otobüste tutarsa eğer, adam durağa değil hastaneye çekecekti.
Eh, ondan sonra annem gelir Kook'un anma törenini yapardık.
"Bak, gel buradan gidelim. Sinemaya gideriz olmadı alışveriş merkezine gideriz. İlla ki bir şey buluruz." bana dönmeden durağa yanaşan otobüse baktı, atak diyorum atak!
"Ölmemi mi istiyorsun Kookie?" geldiğimizden beri ilk defa bana dönüp elleriyle yüzümü kavradı. Kocaman elleri arasında yüzüm kaybolmuştu açıkçası. Bu görüntüyü dışarıdan izlemek için leptobumu verebilirdim.
Ama yinede, yaşamak en güzeliydi.
"Sadece bana güvenmeni istiyorum." derin derin nefes alışım, atağın gelmesinin yakın olduğunu belirtirken kalbim ağzımda gibiydi. Güvenmemi istiyordu, ben başka şartlarda da güvenebilirdim. Neden illa otobüs?
Kafamı ellerinin arasından yavaşça çektim.
Ayağımla yere sürekli vururken fazlasıyla gergindim. Dudağımı dişlerimin arasına alıp ısırdım ve elimi tırnaklamaya başladım. Bu hareketleri yapmam başkaları tarafından deli konumuna gelmeme sebep olabilirdi ama ben bir şey dememiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my rude boy | jungkook
FanfictionJungkook: Eğer dediğin gibi benden hoşlanıyorsan neden karşıma çıkmıyorsun? Itsrealme: Çünkü sen uzaktan daha iyi bir insansın Jeon Jungkook. Jungkook: Ne demek istiyorsun? Itsrealme: Etrafındakilere nasıl davrandığını gördüm. Karşındakini nasıl kü...