2.2

13.7K 771 234
                                    

Ellerim titriyordu, sakin olamıyordum. Aldığım her nefes canımı yaksa bile sık sık, az alıyordum. Boğuluyor gibi oluyordum fakat göğüs kafesim hızla inip kalkıyordu.

Ellerimden akan kanı hissettiğimde umursamadan ellerimi saçıma saldırdım. Kan, kahverengi saçlarımın arasında gözükmezdi belki. Tek tesellim bu olabilirdi.

Saçımın arasında ellerimi yumruk yaptım, batan cam parçaları canımdan can koparıyordu sanki. Ama yine de devam ettim. Film şeridim daha başlamamıştı.

Titremem artıyordu, bir anda babam belirdi gözümün önünde. Gülünce kısılıp yok olan gözleri, kocaman gülümsemesi ve alnına dökülen saçları. Halisünasyon gördüğümü biliyordum, bunun farkındaydım. Birkaç dakika sonra delirecek evreye bile gelebilirdim fakat trafik kazasında küçük yaşta kaybettiğim babamı daha fazla görmek istiyordum.

"Baba," diye fısıldadım, o sırada hıçkırıklarım artmıştı. Ağladığımın farkında bile değildim. Deliriyordum.

İşte o an, her şey benim için durdu. Sanki gökten gelen bir cımbız yardımıyla tüm bu andan sıyrılmış, kaza gününe gitmiştim. Hayatımın dönüm noktasıydı.

Mutluyduk, evimiz merkezden biraz uzak olduğundan lunaparka kendi arabamızla gidecektik, gitmiştik de. Hayatımda yaşadığım en güzel gündü, felaketle sonuçlanacağını kim bilebilirdi ki?

O gün neredeyse bütün oyuncaklara binmiştik. Ellerimizde pamuk şekerler, beraber tekrar akşama doğru ayabayla yola koyulmuştuk. Annem hikayeler anlatıyor biz ise gülüşüyorduk.

Tam o an, karşı şeritten üzerimize gelen araba, hayatımı kaydırmıştı. Babamı bizden almıştı. Daha küçüktük, ona ihtiyacımız vardı!

Annem için günlerce yoğun bakım önünde beklemiştik

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Annem için günlerce yoğun bakım önünde beklemiştik. Asıl acı o gün dört kişi giderken eve üç kişiyle dönmekti. Kabullenememiştim, kim bunu kabullenmek isterdi ki?

O arabanın çarpma anıyla sarsıldığımda karşımda bana bakan Kookie'yi gördüm. Gözlerine, kahvelerinde endişe hakimdi. Benim için. Ona da haksızlık yapmıyor muydum? Her gün babamın eve gelmesini beklemiştim, şimdi oda benim açıklamamı bekliyordu. İki durumun arasında fark var mıydı? Bekliyor, üzülüyorduk.

O araba belki bana çarpsa bir daha söyleme fırsatım olmayacaktı. Sürekli değişik kararlar alıyordum, sanki sonsuza kadar yaşayabilecekmişim gibi. Aptaldım.

Hala titremeye devam ediyordum, dışarıdan biri baksa baygınlık geçirdiğimi bile düşünebilirim. Belkide birazdan o duruma da gelirdim.

"İyi misin? Yaran var mı? Ambulansı aradım, arabada iki kişi vardı. Sana da çağırdım. Panik atak falan mı geçiriyorsun? Bilincin yerinde mi? Tanrım, bayılacak gibisin. Rengin atmış ve titriyorsun. Hee Young!"

Bir şey diyemedim, ağlamaya devam ediyordum sadece. Yapabildiğim tek şey ağlamak ve titremekti. Zorladım kendimi ayağa kalktım. Gücüm yoktu, dik duramıyorum bile. Çantamı attım yolun kenarına, yavaş yürürsem düşeceğimi bildiğimden arabanın yanına koştum. Beklediğimden daha güçlüydüm, zihnimdeki benim aksime.

my rude boy | jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin