3.9

8.6K 551 103
                                    

Aynadaki yansımamla uçuk kremini biraz daha dudağıma sürdüğüm sırada, okul tuvaletinin kapısı açıldı. Bakma gereği duymasamda, yine de kimin geldiğini aynadan görmüştüm.

Kızlarla göz göze gelmiştim.

Dilimle yanağımı şişirip uçuğa baktıktan sonra normal pozisyonuma geri dönüp üzerimi düzelttim. Kapıyı açıp çıkacakken benden önce biri davranıp içeri girince kapı yüzüme çarpmıştı.

İnildiyerek elimi alnıma götürdüm, kız hiçbir şey olmamış gibi devam etmişti. Ben burada boşuna mı acı çekiyordum? En azından özür dilemesi gerekmez miydi?

Baktım beklediğim özür kızdan gelmiyor, bende onun hiçbir şey olmamış gibi davranmasına ayak uydurdum ve tuvaletten başka bir yara almadan çıktım.

Eh, bunu becerebilmiştim.

Durup dururken, kız yüzünden benden sonra içeri girenlere de rezil olmuştum. Gıcık şey, hatasını kabul etmemişti bile.

Sallana sallana sınıfa girecekken Dae-Hyun koridorun başından bana bağırdı, olduğum yerde durdum. Aniden "Seni öldüreceğim Hee Young!" diye bağırmasıyla sıçradım. Matematik kitabının sayfasını mı koparmıştım sanki, ne bu şiddet merakı?

"Ne oldu ya aniden böyle?" derken sinirli halini bildiğim Dae-Hyundan uzaklaşmak adına birkaç adım geriledim. Cidden, beni öldürebilirdi.

"Hee Young?" dedi bu sefer Kook. Ona bakamıyordum bile çünkü elindeki test kitabını rulo şekline getiren Dae-Hyun daha ilgi çekiciydi. Ha, birde korkutucu.

"Kaç Kookie, kaç!" dedikten sonra bileğinden tuttum, koşmaya başladım. Alnım hala sızlıyordu, Kookla uyumamızın ardından üç gün geçmişti ve ben Dae-Hyun'un neden bu kadar sinirli olduğunu yeni idrak etmiştim.

İki ders önce, kızlara numarasını dağıtmıştım!

Elbette pişman değildim ama kesecek gibiydi beni. Koşarken "Ne oldu, neden bu kadar sinirli?" diye sorunca, "Kantindeki kızlara numarasını verdim." dedim.

"Hee Young, korkuyorum ama 'kızlar' derken?"

Okulun binasından çıkıp arka bahçeye yönlendirdim. "Önemli olan detay bu değil, Kookie." dedim, kilitli kaldığımız kulübeyi görmüştüm. Belki bir ihtimal orada saklanabilirdim.

Bu ihtimal, Bay Jeon'un kulübeden çıkmasıyla son bulurken ikimizde kısa bir süre birbirimize baktık, Kook hızlı bir hareketle beni ağacın arkasına çekti.

"Tekrar soruyorum, kaç kızdan bahsediyorsun?"

"Yirbilmiyorummi." dedim, ama hala etrafı kesiyordum. Bay Jeon'u tutup 'neden şimdi buradasın neden, lanet olası?' demek istiyordum fakat çıktığım an hem Bay Jeon'a hem de Dae-Hyun'a ifşa olurdum.

Kafamı Kook'un yüzüne çevirdim, çevirmez olaydım. Biz ne ara bu kadar yakınlaşmıştık? Cidden biraz daha konuşsam şu pozisyonda, sadece öpüşecektik. "Tekrar söyle, anlamadım." demesiyle gözlerimi kırpıştırdım, ne demişti o?

"Ne?" dedim, "Tekrar söyle, anlamadım." dedi.

"Yaklaşık yirmi kıza numarasını verdim. " dememle içimdeki daha fazla konuşma isteğini fark ettim, bu pozisyonda isteyebileceğim en saçma şeydi.

Hormonlarım, rahat durun.

"Neden?" dedi, gözlerimi kapatırken buldum kendimi. Pek kucağında sayılmazdım ama Bay Jeon'a yakalanmamak için pozisyona dikkat etmediğimizden garip bir haldeydik.

Hoşuma gitmedi diyemezdim de. Ay, hepten arsızın teki olmuştum sanırım.

Daha demin konuşmak istiyordum ama şimdi de gözlerimi kapatmış konuşacak gücü bulamıyordum. Umarım Kook, bende bıraktığın etkinin farkındasındır.

my rude boy | jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin