Tae'nin evden ayrılmasının üzerinden daha ikinci günü bile doldurmadığı saatlerde bizi ilk telefonla sesli aramış, daha sonrada onunla yetinmeyip görüntülü aramıştı.
Üzerinde benim doğum gününde annemin parasıyla aldığım mavi gömleği vardı, bu da demek oluyordu ki ya dışarı çıkacaktı ya da eve birini atacaktı. Eh, atacağı tek kişi de iş ve ev arkadaşı Namjoon hyung olurdu. O şirkete beraber girmişlerdi, bazen göbek bağlarının aynı anda kesilmediğinden emin olamıyordum.
Sıkı arkadaşlardı.
Bu kadar çabuk özlüyor muydu yoksa yemek yapmayı bilmediği için tarif için mi aradı bilmiyordum. Ancak, annem artık onun bu hallerine dayanamayıp kenarda köşede kıkırdıyordu. Oğlunun düşkünlüğü gelecekteki kayınvalide adayına güzel gelmişti herhalde, şeker kadın.
"Sürekli arayacak mısın böyle? Bir rahat vermedin ya." dedim yüzüme sahte bir kızgınlık yerleştirdikten sonra. Sürekli araması bize olan düşkünlüğündendi sanırım. Saçma bir şekilde burada olmasını çok istiyordum. Ona ötüyordum ama bende özlemiştim. Şimdi arayınca, daha da kendini belli ediyordu özlem.
"Sen sus, Hee Young. Annemi ver bana seni aramadım zaten." 'he canım ondan' surat ifadesi yaptığımda, güldü. Tel eliyle parmak kalp yapıp bir ileri bir geri götürken kocaman gülümsedi. Hareketini görünce tebessüm ederek konuştum.
"Hyung, annem artık aramaman gerektiğini söyledi. Senden bıkmış, anlıyor musun?"
"Git şuradan Hee Young, annemi ver bana." tekrar ettiği söz üzerine gülerken telefonu anneme verdim. İkisini biraz vıcık vıcık aşk yaşarken yanlarından ayrılmıştım. En azından böyle bir imkanım vardı, şimdi burada olsa kaçamazdım. Üstüne Tae, bağırarak aşk yaşardı.
"Anne, markete gidiyorum. İstediğin bir şey var mı?"
"Gitmemen, saat kaç oldu haberin var mı?"
"Şakacı kadın," dedim montunu ve ayakkabılarımı giyerek. Ardından cüzdanımı ve telefonumu alarak evden çıktım.
*
"İlk dersiniz ne?" dudaklarımı ısırıp baygın bir bakış attım, neden sorup tüm sinirimi alt üst ediyordu ki?
"Coğrafya," dedim ama daha çok mırıldanmıştım. Okul kapısından Dae-Hyun ile içeri beraber girdiğimizde belki gelmiştir diyerek gözlerim Kook'u aradı.
Bulamayınca üzüntüyle dudak büzdüm, adımlarımı hızlandırdım. Dae-Hyun'un arkamda kalmasını pek de kafaya takmıyordum.
"Hangi sınıfın? Sanırım aynı sınıfta olacağız." alayla Dae-Hyun'a baktığımda içimden geleni söylemiştim. "Sınıflar ders ve başarı notuna göre dengeleniyor, istekle değil." Aynı benim bakışlarımdan attı demek istedim ama gülerek bana baktı, bu daha çok koymuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my rude boy | jungkook
FanfictionJungkook: Eğer dediğin gibi benden hoşlanıyorsan neden karşıma çıkmıyorsun? Itsrealme: Çünkü sen uzaktan daha iyi bir insansın Jeon Jungkook. Jungkook: Ne demek istiyorsun? Itsrealme: Etrafındakilere nasıl davrandığını gördüm. Karşındakini nasıl kü...