2.0

14.8K 783 270
                                    

"Biliyorsun ki, ben demişsem o sözün yapılması gerekir Jungkook."

Bay Park konuştuğunda başımı yere eğdim. Günlerden pazartesiydi ve salı günü çizim için kişi belirliyorduk.

"Ama..." dediği sırada Bay Park öksürdü, Jungkook susmak zorunda kaldı. Gülmemek için kendimi sıktığım sırada Kook da ağlamamak için sıkıyordu sanırım.

"Sence amcan beni mi dinler yoksa seni mi Jungkook?"

"Sizi dinler."

Jungkook'a acıdığım sıralarda yüzümde saçma bir tebessüm vardı. Yerlerimize oturmamız artık gerekmez miydi?

Bay Park sanki dediklerimi duymuş gibi sınıfa girerken bizde peşinden devam ettik. İçeri girer girmez konuşmaya başlamıştı.

"Bugün, ölçülerinizi alın. Herkese bir partner bulduk neredeyse, buyurun arkadaşlar."

İmkanı olsa gözlerinden ışın çıkararak beni öldürecek plan Jungkook'un yanına gittim. Kürsüye yakın yerde oturuyordu.

"Beni öldürecek gibi bakmayı keser misin lütfen?"

Gözlerini daha da kısarak bana bakmaya devam edince dudak büzdüm. "Gerçekten bilerek yaptığım bir şey değil."

Derin bir nefes alarak bana baktı, ardından gülümsedi. "Neyse tribimi Bay Park'a atayım ben, sende çabuk şu ölçüleri al."

Sırıttım. "Elbette." dediğimde yüzünde alaycı bir gülüş oldu. Bu ifadeden sonra, iyi bir laf bekledim. Ellerini kafamın üstüne koydu, köpek severmiş gibi okşadı.

"Ya da ben gideyim, sen zaten ezbere biliyordun."

Şansıma sıçayım.

*

Ders Bay Min'in olduğundan hepimiz defterleri çıkarmış gelmesini bekliyorduk. Huysuz adam, bir gün bile gelmemezlik yapmamıştı. Ve sürekli derslere tam vaktinde gelmesi sıkıcıydı.

"Hee Young," adımı duyunca sıradan kaldırdığım kafamı, gördüğüm kişilerle tekrar koydum.

En son müdür odasına gitmiştim bunlarla, ne diye konuşacaktım ki? Oppanız yanınızdan geçti, nasıl hissettiniz falan? Aptallardı.

"Sana diyoruz."

Kafamı kaldırmadan konuştum. "Demeyin o zaman, sizinle muhatap olmak istemiyorum."

Göz devirdiklerini hissediyordum neredeyse. Eh, bende olsam aynı tepkiyi verirdim. Tersleniyordum sonuçta. Kızlar aralarında konuşarak yanımdan giderken telefonum titredi. Açmadım, tahmin edebiliyordum.

Ve bir süre konuşmak istemiyordum. Jae Hwa'nın sözleri aklıma takılmıştı. Jungkook eleştirdiğimi ve onunla oynadığımı ima etmişti, birde ona kendimi açıkladığımda alacağım tepkinin iyi olmayacağını. En yakın arkadaşım bile bana bunları derken, nasıl devam edebilirim?

Sürekli onu eleştiren bendim, isteğimi dışında başlasa da tanışmamız yanındaydım. Jae Hwa'ya hak veriyordum.

Kendimi ona açıklama isteğim bazen olsa da, emin değildim.

Cidden, alacağım tepkiden korkuyordum.

Telefonum tekrar titrediğinde başımı masadan kaldırdım, ellerim titriyordu. Camdan dışarıya bakmaya başladım. Sakinleşmem gerekiyordu. Şimdi, panik durumuna giremezdim.

Birkaç gündür yazdıklarına görüldü bile atmadığım Jungkook, sahanın yanındaki banklardan birine oturmuştu. Son dakika orada olduğu yüzünden belliydi. Bu cuma, yine basketbol turnuvası vardı.

my rude boy | jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin