Esneyerek sıraya kafamı yasladığımda saçıma atılan kağıdı hissetmiştim. Eğer bu kişi şu saçma kızlardan biri çıkarsa, şurada çiğ çiğ yiyebilirdim.
"Hee Young!" çiğ bir şekilde yiyebileceğim diğer insan olan Dae-Hyun, kafama bir tane daha kağıt atarken sadece sövüyor ve hissetmemeyi diliyordum. Günün birinde, elimde kalacaktı ama şu an yaşıyordu. Ah, birde benim cani planlarımdan haberi yoktu.
"Ya sana diyorum, baksana!"
Dişlerimi sıkarak sakin kalmaya çalıştım. Kafasını duvara sürtmek, kıvılcım çıkarmak ve kıvılcımı ateşe çevirip bana dalaşan kızlarla ve okulu yakmak istiyordum.
Canımı sıkıyorlardı.
"Ne var ya?" dedim sinirle. Atışmak, bağırmak ya da herhangi bir eylemde bulunmak istemiyordum. Neden anlamıyorlardı? Yorgundum, bugün cumaydı. Annem ya bu akşam ya da yarın akşam eve gelecekti ve ben onun gelişine bile sevinemiyordum.
Kookla uyumak güzeldi.
Ayrıca dün gece evi temizlerken belim vücudumdan ayrılmıştı.
"Sana bir soru sordum, cevap ver artık." dediğinde kaşlarımı çattım. Şu çocuğu çarpacaktım bir gün duvara, susmuyordu. Çenesi düşük olarak adlandırılan daima ben oluyordum ama Dae-Hyun işine gelince benim dahi şapka çıkaracağım bir şekilde konuşuyordu.
"Ne sordun? Dinlemedim."
Kınayıcı bakışları otuz saniye kadar üzerimde dolaşınca yine uyku basmıştı. Sağ elimi yumruk yapıp gözümü ovuşturdum. Eğer on saniye daha susarsa, uyurdum. Zaten öğle arasında olmamıza rağmen bir şeyler yiyemiyordum.
"Aslında biraz-" diye cümleye başlarken sınıfa ilk sevmediğim kızlar girdi, ardından da ardından da Jae Hwa. Ah bebeğim, özlemiştim.
"Selam Dae-Hyun." dedikten sonra elini Dae-Hyun'un omuzuna koyup dostça sıktı. Birbirlerine bakıp gülümsedikten sonra ot ile boku bile yakıştıran 'shipper' damarım kabarınca imayla "Ne bu samimiyet?" diye sordum.
Acaba, sormasa mıydım?
Dae-Hyun bana karşı bir şeyler hissediyor olabilirdi, sorum karşısında ondan hoşlandığımı düşünüyor olabilir miydi? İçime düşen sıkıntı, Dae-Hyun'un gülümseyen yüzüyle daha da çok büyümüştü. Umut falan vermemiştim, değil mi?
Ama ima yapmıştım.
"Dae-Hyun, ilk okul arkadaşım. Annemler hala görüşüyor, bizde öyle."
İçtenlikle gülümserken, sınıfa beklemediğimiz biri girdi. Aslında benim beklediğim biriydi ama Jae Hwayla en son kilitli kaldığım zaman konuştuğum için pek fazla gelişen olayları bilmiyordu.
Eh, nereden nereye...
"Merhaba," diyip tek elini cebine sokan Kook, diğer elinde de çikolatalı süt tutuyordu. Geçiştirmek için gülümsemiyor olsa da bana bakınca içten bir şekilde gülmesi kalbimi morotona hazırlamıştı.
Kendi kendime kızdım, alt tarafı gülmüştü.
Masama yaklaşıp sütü önüme koyduktan sonra, pipeti takıp diğer elini de cebine koydu. Sınıftakilerin dikkati zaten hep üstümüzdeydi ama ek olarak Jae Hwa da gözlerini kırpıştırarak bize bakınca kızardığımı hissetmiştim.
"Neler oluyor ya?" diyen Jae Hwa, Dae-Hyun tarafından "Lanet ergenler." diyerek susturulmuş ve kolundan tutularak yanımızdan ayrılmıştı. Bende sütü elime alarak birazını içtim.
Eh, beleş olması da ayrı bir güzeldi açıkçası.
"Dae-Hyun'un sırasını alabiliriz. Ya da sen büyük olduğundan seç beğen al."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my rude boy | jungkook
FanfictionJungkook: Eğer dediğin gibi benden hoşlanıyorsan neden karşıma çıkmıyorsun? Itsrealme: Çünkü sen uzaktan daha iyi bir insansın Jeon Jungkook. Jungkook: Ne demek istiyorsun? Itsrealme: Etrafındakilere nasıl davrandığını gördüm. Karşındakini nasıl kü...