Çok yorucu bir gün geçirdiğimden odama girdiğimde hemen yatağıma gömülmüştüm ama günümün kötülüğü rüyalarımda bile devam ediyordu.
Ormanın derinliklerinde bir yerlerdeydim. Bir çığlık duyuyordum. Savunmasız bir çocuktan veya bir kadından değildi. Aksine bu çığlık bir savaşçıya aitti. Biraz daha ilerledim ve bir Avatar gördüm. Ben değildim çünkü bu Avatar erkekti ve kesinlikle benden daha güçlüydü. Öncelikle güçlerini nasıl kullanacağını iyi biliyordu. Avatar halinde bile kendini kontrol edebiliyordu. Ardından birisi arkadan omzuma dokundu ve '' Merhaba Avatar Anita. Anlaşılan benim gençlik yıllarıma bakıyorsun.'' dedi. O sırada arkama döndüm ve karşımda hafif yaşlanmış kel bir adam gördüm. ''Anita sana anlatacak çok şeyim var. İç benliğini kullanman, bükücülüğünü geliştirmen ve en önemlisi de arkadaşını ve dünyayı kurtarman.'' dedi. Ardından iki elini yumruk yapıp birleştirdi. Bir anda ben ve diğer Avatar bir ejderhanın üstünde yolculuk etmeye başladık. Bunun nasıl olduğunu aklım alamamıştı. '' Vay canına bir ejderhanın üstündeyim.'' diye ağızımdan kaçırdım. Sonra etrafıma baktım ve çok eskiye dayanan bir yerde olduğumuzu gördüm. Deneyimli Avatar '' Elbette Anita, eskiden çok çok eskiden milyonlarca ejderha ve milyonlarca bükücü vardı.'' Biraz durakladı ama ardından konuşmaya devam etti. ''Neyse sana bu hikayeyi anlatmayacağım zaten biliyorsun. Burada olmanın sebebi sana Avatar Formunu öğretmem.'' dedi. Ben ise '' Bu çok iyi olur ama siz kimsiniz?'' diye sordum. Deneyimli Avatar bana baktı ve ''Ben AVATAR AANG.'' dedi. Bir anda laflar ağızımdan döküldü '' Son hava bükücü.'' diye tamamladım. Avatar Aang bana bakmadan '' Evet ama sen bunu nereden biliyorsun? Hafızanın silindiğini zannediyordum.'' diye sordu. '' Nereden bildiğimi bilmiyorum, bir anda ağızımdan çıktı.'' dedim. Avatar Aang yola bakarak '' Önemli değil genç Avatar, zaten her şey için bir yerden başlaman gerekir. Sen de buradan başla.'' demesinin üzerine ejderha bir açıklığa indi. Avatar Aang'in ejderhanın üstünden inmesinin ardından ben de indim. Benim inmemle ejderhanın kaybolması bir oldu. '' Genç Avatar, burada sana iç benliğine nasıl kavuşancağını anlatacağım. Şu anda sadece sen ve arkadaşların ya da değer verdiğin kişiler tehlikede iken Avatar Formu'na geçebiliyorsun ama bunun daha kolay bir yöntemi var. '' dedi. Ellerini daha önce yaptığı gibi yumruk yapıp birbirine kenetledi. Bu harekette birkaç saniye bekledikten sonra Avatar Formu'na geçti. O sırada bunun dışarıdan nasıl göründüğüne tanık olmak çok güzeldi. Gözlerinden mavi bir ışık çıkıyordu. Vücudundaki bütün damarlardan da mavi bir parıltı yayılıyordu. Avatar Aang başlamışken birkaç bükme numarası da gösterip aynı şekilde eski haline geri döndü. Ben gerçekten çok heyecanlanmıştım ama bu yeteneğin ben de olmadığını biliyordum. Avatar Aang'in yanına gelip '' Avatar Aang ben bunları yapabileceğimi sanmıyorum. Bence ben yanlış seçilmişim.'' dedim. Aang bana sanki hakaret etmişim gibi baktı ve '' Evren seni seçti Anita ve evren asla yanlış seçim yapmaz. Eğer sen kendini küçük görmeyi bırakırsan başaramayacağın iş yoktur.'' dedi. Bunun ardından yüreklenmiştim. Aang '' Sıra sende.'' diye beni cesaretlendirdi. Gerçekten kendime güveniyordum. Ellerimi onun elleri gibi yaptım ve bir anda Avatar Formum başladı. Bu inanılmaz bir şeydi. Sanki sesi duymak yerine tadabiliyordum veya bir şeyi hissetmek yerine duyabiliyordum. Bütün duyular iç içeydi. Geri dönmeyi de aynen Avatar Aang'in dediği gibi yapıp başarıyla tamamlamıştım ama Avatar Aang'in yüzünde bir huzursuzluk vardı. Bana doğru gelip '' Harika iş çıkardın Anita fakat ben şimdi gitmeliyim. Gerçek sınavın her an başlayabilir, bir eksikliğin var ve en kısa zamanda sen onu bulacaksın. Artık benimle ve diğer Avatarlarla nasıl iletişime geçeceğini biliyorsun. Ayrıca unutma hiçbir şey göründüğü gibi değildir.'' dedi. Ardından da ayağını yere hızlıca vurdu. Küçük bir hava dalgası çıkmıştı ama toz bulutu ortadan kalktığında Avatar gitmişti. Bunun ne olduğunu düşünmeye kafamı zorladım ama Avatar Aang gittikten sonra mekan değişmişti. Artık dar, siyah duvarlı, loş ışıklı bir odadaydım. Odanın ortasında birisi sandalyeye bağlı halde oturuyordu. Sanırım baygındı. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin aslında tanıdığım biri olduğunu fark ettim. Bu Sam'di. Hemen yanına gittim ama onu sandalyeden kurtaramıyordum. Sanki bir hayalettim ve neye dokunsam onun içinden geçiyordum. O sırada siyah takım elbiseli adamlar içeri girdi. Sam'e doğru yürüyüp onu tokatlayarak uyandırdılar. Sam hala yarı baygın gibiydi, bu nedenle gevşek gevşek konuşuyordu. Adamlar doğu üssü hakkında bir şeyler sordular. Belli ki gizli toplantılarda konuşulanlardı fakat Sam bir şey söylememekte ısrarcıydı. Ardından adam eline bir kumanda aldı. O sırada anladım. Sandalye elektrikliydi. Hemen ayağımı yere vurdum ama nafile. Bir şeye dokunamadığım gibi bir şey de bükemiyordum. Bağırmaya çalıştım, sesim de çıkmıyordu. Elim kolum bağlanmıştı. Adam kumandada birkaç düğmeye bastıktan sonra kırmızı büyük düğmeye bastı. Sam'in sandalyesine elektrik vermişti. Sam çığlıklar atıyordu. Bu çığlıklar daha çok savunmasız bir insanı değil de bir savaşçıyı andırıyordu. Ben Sam'in bu halini görmeye katlanamıyordum. Bir şey yapamayacağımı bildiğim halde adama vuruyordum ama her darbem içinden geçiyordu. Ayağımı yere vuruyordum ama bir şey bükemiyordum. Sonunda kafamı ellerimin arasına alıp bir köşeye çömeldim. Sam'in çığlıklarını duymaya katlanamıyordum. Ardından bir ses '' Merhaba Avatar, tekrar karşılaştık.'' dedi. Bu iğrenç sesi tanıyordum. Bu o gün Sam'i kaçıran adamdı. Konuşmaya devam etti. ''Evet, küçük sevgilin elimizde ve yaşıyor. Tabii şimdilik. Ne istediğimizi biliyorsun. Bilmiyorsan da bunu sana söylemeyeceğim. Bizimle anlaşma yap yoksa... Yoksa olan HERKESE olur.'' dedi.
Bir anda uyandım. Etrafıma bakındım. İlk ilgimi çeken ellerim olmuştu. Gördüğüm rüya nedeniyle ellerimi yumruk yapıp sıkmıştım ve açtığımda avuç içim bembeyazdı. Ardından gördüğümün rüya olması için dua ettim. Avatar gerçekti ona şüpe yoktu. Ama Sam ile ilgili olan bölüm, aklıma bile getirmek istemiyordum. Camdan dışarıya baktım. Saat yediydi. Hemen yataktan kalkıp üstümü giyindim. Kapıyı açtığımda içimi bir hüzün kaplamıştı. Artık beni kapıda bekleyen bir Sam yoktu. Ve belki de bir daha olmayacaktı...
Hemen General'i bulmam gerekiyordu. Maalesef ona pek hoşlanmayacağı bir haber vermem gerekiyordu. Köşeyi döner dönmez büyük salona çıktım. Neyse ki neredeyse kimse yoktu ve sadece birkaç kişi tarafından fark edildim. Bana baktıktan sonra yanındakine yine bir şeyler fısıldadılar. Büyük salondan geçip kateferyaya girmeden önce General'i gördüm. İlk defa yalnızdı. Genelde yanında hep birkaç kişi olurdu. '' Günaydın efendim.'' dedim yanına gidip. '' Günaydın Anita, yüzbaşı bir Avatar olarak ilk gününe hazır mısın?'' diye sordu. '' Evet efendim ama size kötü bir haberim var.'' dedim ve konuşmaya devam ettim '' Dün Avatar Formu'nu ve bükme yeteneğimi kullandım. Ve...şey.. En az elli kişi bunu gördü.'' General bunu tahmin ettiğimden daha sakin karşılamıştı. ''Evet, bu bir sorun yaratmaz şu anda çünkü başdüşmanlarımız bunu zaten biliyor. Ayrıca eninde sonunda bütün dünya öğrenecek. Fakat beni bilgilendirdiğin için sağol, dün akşamdan beri garip bir olay oldu mu.'' dedi. O sırada kafeteryaya doğru yürümeye başladı ve fark etmeden ben de onun arkasından gidiyordum.Tam cevap verecektim ki General '' Avatar Anita, istersen aynı masada oturalım, böylece ne olduğunu bana hem anlatmış olursun. Hem de benim tansiyonum yükselmez. Ne de olsa artık yavaş yavaş yaşlanmaya başladım. Öğünlerimi ertelememeliyim.'' dedi. En son bölümde gülmemek için kendimi zor tuttum. Bunu bir dede edasıyla söylemişti. ''Siz nasıl isterseniz efendim.'' dedim. Birkaç adımdan sonra kafeteryaya gelmiştik. İçerisi gayet kalabalıktı. Çok iştahım olmadığından sadece kocaman yeşil bir elma ve biraz çay aldım. General önde ben arkada ilerliyorduk. Nereye oturacağımızı merak ediyordum. Derken General uzun bir masanın yanında durdu. Masada dün toplantıda gördüğüm birçok komutan vardı. General anlatacaklarımı kimse duymasın diye en köşeye oturdu. Ben de karşısına tabii. Dün gece gördüğüm rüyayı en ince detayına kadar anlattım.General bir yandan yerken bir yandan da beni dinliyordu. Bir ara '' Avatar Aang'i tanıyorum. Bütün bir Dünya'nın gördüğü en iyi Avatarlardan biriydi. Tek başına Cumhuriyet Şehrin kurduğunu biliyor muydun?'' dedi. Ben de ona bir anda Avatar Aang'in son hava bükücü olduğunu hatırladığımı söyledim. General bunu söylemem üzerine biraz durdu. Başını iki elinin arasına aldı. Düşünürken hep böyle yapıyordu. Tam bir şey söylemeye hazırlanırken. Telsizi öttü. Cızırtılı bir ses General'e acil bir durum olduğunu ve laboratuarlardan birinde bir sorun çıktığını söyledi. Bunun üzerine General gitmek için ayağa kalktı. Gitmeden önce de '' Anita öğleden sonra odama gelir misin? Seninle bir şey konuşmalıyım. Bu arada yirmi dakika sonra bölüğünün başında olmalısın.'' dedi ve oradan ayrıldı. Ben de arkasından baka kaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arkadan Gelenler (#Wattys2015)
FanfictionBüyük bir sorun vardı. Kim olduğumu ve oraya nasıl geldiğimi bilmiyordum. Bükücülük kitaplarını sevenlere tavsiye ediyorum.