Geç gelen yeni bölüm için oldukça özür dilerim. Umarım yeni bölümleri beğenirsiniz. <3Neler olduğunu kesinlikle anlamakta büyük bir zorluk yaşıyordum. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Hayır, tabii ki mümkün olamazdı. Bunların hiçbiri mümkün değildi. O an şok içinde salonun ortasında duruyordum. Güçlü biriydim ama bu kadar da değil. Oda yavaş yavaş etrafımda dönmeye başladı. Ayaklarımın yerden kesildiğini hissediyordum. Beni dünyaya geri getiren General Howard’ın sesi oldu. ‘’ Bu gerçekten oldukça iyiydi ama pek bir şey düşünme.’’ Ardından arkasındaki askerlere döndü ve ‘’ Bu hurdaları hemen laboratuvara götürün ve bilim adamlarına üstlerinde çalışmak üzere görevlendirdiğimi haber verin.’’ diye emir vermeye başladı. O sırada söylediği son kelime dünyaya bağlanmama yardım etti. Sesimi alçaltarak ‘’Hurdalar?’’ demeyi başarabildim. General Howard bana küçümseyen bir bakış attı. ‘’ Tabii bunların ne olduğunu nereden bileceksin ki? Bunlar insan şeklindeki robotlar. Hepsi özel parçalardan yapıldı. Ne yazık ki gerçek değiller.’’ dedi. İçimden bunun için dua ediyordum. Bu demek oluyor ki Sam hala güvendeydi. General Howard kapıya doğru yöneldi ve beni de arkasından çağırdı. O sırada tek düşünebildiğim bundan sonra biraz daha soğukkanlı olmalıydım. Bu, burada hayatta kalabilmem için oldukça önemliydi. General Howard ve ben bir asansöre bindik. Açıkçası biraz endişeliydim. Bu adam beni üsse oldukça kolay kabul etmişti. Bunu beklemiyordum. Asansör yolculuğu kısa sürmüştü. Bir koridorun başında durdu ve bana dönerek ‘’ Odan hemen şuradaki, git ve sana verdiğimiz üniformaları giy.’’ dedi. Bana eliyle gösterdiği yere doğru yürümeye başladım. Kapısında özel bir tarama vardı. Aklıma ilk gelen şeyi yaptım. Gözümü okuyucuya tuttum. Garip bir şekilde işe yaradı. Kapı kayarak açıldı. Açıkçası bu oda bana hem lüks bir otel odasını hem de modern bir hapishaneyi hatırlatmıştı. İçeride her türlü elektronik alet vardı. Uyku ölçer yataklar. Ağırlık alıcılı yer. Ayrıca bütün bu aletler duvardaki bir bilgisayardan kontrol edilebiliyordu. O an gözüm cama takıldı. Elimi uzattım ve yine elektrik çarptı. Burası da aynıydı. Kaçmamıza olanak tanımıyorlardı. Bir an için duraksadım. Kaçmak… Bütün gün başıma gelenleri düşündüm. Beni en çok etkileyen alıcımı kırmalarıydı. Bu da o an için başıma gelebilecek en kötü şeydi. Bunun sebebi Sam’le konuşamayacağımdı. Daha da kötüsü Sam kendi alıcısında benim adıma dokunduğunda ‘’SİNYAL YOK’’ uyarısını görecekti. Bu da iki anlama geliyordu. Ya başıma bir şey geldi ve alıcı bozuldu ya da bir daha onunla konuşmak istemediğim için onu engelledim. Yani Sam bu iki olasılığı düşünüp ya üzülecek ya da kalbi kırılacaktı. Bunları sadece düşünmek bile mideme kramplar girmesine sebep olmuştu ayrıca kendimden de nefret etmeye başlamıştım. Bunu neden yapmıştım? Neden bir hiç uğruna yakınımdakileri üzmüştüm? Kendimden nefret etmemi General Howard böldü. ‘’ Çabuk ol tembel teneke.’’ Bir dakika istedim ve yatağın üstünde duran kıyafetlere yöneldim. Bu tamamen yeni bir üniformaydı. Koyu mavi bir pantolon ve biraz açık mavi bir tişört. Tişörtün sol üst köşesinde bir de amblem vardı. Ne odluğunu pek anlayamadım ama iç içe geçmiş üç daireydi ve tam ortasında da bir şahin vardı. Bir de ayakkabılar vardı. Açıkçası ayakkabılarımı çıkarmak istemiyordum. Bu yüzden görmezden geldim. Daha iyi bir ruh haline bürünerek odadan çıktım. General Howard sabırsız bir şekilde asansörün önünde bekliyordu.
Beni görür görmez asansörü çağırdı. Yine asansör yolculuğundaydık. Birden asansör hızlıca durdu. General Howard’ın bir eli bileğimde, diğer eli de boğazıma sarılmıştı. Amacını anlamıştım. Bana tabii ki hala güvenmiyordu. Açıkçası ben olsam ben de güvenmezdim. Ne de olsa sağım solum belli olmuyor. Ama bu adama aslında ne kdar güçlü olduğumu göstermeliydim. Ne de olsa bu bendim. Elimin etrafına toprak bürüdüm ve adamın karnına oldukça hızlı ve bütün gücümle vurdum. Adam bir dakika için dizlerinin üstüne çöktü ama hemen toparlandı. İyi hareketti, dedi. Ardından da duygusuz bir sesle ‘’ Ama bundan daha fazlası gerekiyor.’’ dedi. Çok öfkelenmiştim ama yapabileceğim bir şey yoktu. Zaten adam da asansörü nihayet hareket ettirmişti. Bir an için onun ne kadar genç olduğunu fark ettim 26 yaşında gösteriyordu ama ruhu en azından sesi falan daha yaşlı gibiydi. Sonunda bir katta durduk. Kapı açılır açılmaz karşımda duran bir kız gördüm. Kim olduğu hakkında bir fikrim yoktu ama garip bakışları daha doğrusu hayran hayran bakışları beni oldukça rahatsız etmişti. Tam o sırada General Howard araya girdi ve ‘’ Anita, bu senin koçun lafı fazla uzatmayacağım seni incelemek için burada. Sadece üzerinde birkaç deney.’’ dedi. Bir şey demek ağzımı açacakken ‘’ Hayır bir cevap değil!!!’’ diye bağırdı. İçimden kıkırdadım. Büyük bir ihtimalle az önce yaptıklarıma kızgındı. Kesin kafasından asansör video kayıtlarını silme planı yapıyordu. Bu düşünceler biraz eğlenmeme yardımcı olmuştu.
Birkaç saniye sonra yeni tanıştığım bu kızla yalnız kalmıştım. ‘’ Merhaba, ben Lea. ‘’ dedi sevecen ve arkadaş canlısı bir sesle. Bu ses bu üste duyabileceğim en arkadaş canlısı sesti. ‘’ Seni incelemeyeceğim, endişelenmene gerek yok. Sadece üstünde birkaç küçük deney.’’ Kendimi bir anda tutamadım ve ‘’ Sen kaç yaşındasın?’’ diye sordum. Lea küçücük yüzündeki kocaman gözlüğü düzeltti ve ‘’ On dört.’’ diye sorumu yanıtladı. ‘’ Peki burada olmak için biraz küçük değil misin?’’ Derin bir nefes aldı ve anlatmaya başladı. ‘’ Aslında uzun hikaye ama… General H. beni ormanda buldu. O sırada zekamın oldukça üst düzey olduğunu anladı ve iki yıl önce beni buraya katılmaya ikna etti. Şartlar pek iyi değil ama bilirsin, hiç yoktan iyidir?’’ Bunların hepsini bir çırpıda söylemişti, hemen kafamda bir soru daha oluştu. ‘’ Peki ormana nasıl geldin?’’ Bu sorum onu biraz duraklattı ve ‘’ Bu konu hakkında konuşma iznim yok General Howard’ın kesin kararı.’’ dedi. Ardından başka bir şey dememe zaman bırakmadan ‘’ Yaptıkların muhteşem.’’ dedi. Bu beni biraz duraklattı. Bana hayran biri mi vardı? Bana? Emin olmak için arkama bakındım ama Lea durumu anlamıştı ve ‘’ Evet sen.’’ dedi bana ama daha fazla üstelemedi. Büyük bir ihtimalle başka birisi duysa başı belaya girerdi. Ama hızlıca kulağıma ‘’ Bazıları burada senin haklında konuşuyorlar. Seni bir hain gibi göstermeye çalışıyorlar ama bence sen harikasın.’’ dedi. Ne demem gerektiğini bilmiyordum. Lea ise benden bir karşılık bekler gibi durmuyordu. ‘’ Hadi gel, programın gerisinde kalmayalım.’’ Ardından da beni çekiştirmeye başladı.
İlk olarak bir laboratuvara girdik. Lea ne için gittiğimizi anlatmıştı yolda ama ben hala koridorda söylediklerini düşünüyordum beni dik duran bir sedyeye bağlarken. ‘’ Buraya neden gelmiştik, bir daha söyler misin?’’ Lea gözlerini devirdi ve küçük bir kahkahayla ‘’ Beni dinlemediğini biliyordum.’’ dedi. Ardından makinenin geçmişimi bulmasına yardımcı olacağını söyledi. Ben ise biraz tedirgindim. Kollarımı sedyeye bağlarken ‘’ Merak etme bir şey olmayacak. Bunlar sadece güvenlik önlemleri. ’’ dedi. Kafamda hala bir sürü soru vardı ama ne zaman ne de onları soracak gücüm vardı. Lea hızla biraz ilerideki bir panelin arkasına geçti. ‘’ Hazır mısın?’’ Gözlerim başıma takılmış bir sürü kabloya odaklandı. Lea benden gerçek bir cevap beklemiyordu büyük bir ihtimalle ama ben yine de cevap verdim. ‘’ Hayır ama asla hazır olamayacağım.’’ Bedenimde bir şok dalgası hissettim ondan sonrası bulanıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arkadan Gelenler (#Wattys2015)
FanfictionBüyük bir sorun vardı. Kim olduğumu ve oraya nasıl geldiğimi bilmiyordum. Bükücülük kitaplarını sevenlere tavsiye ediyorum.